Türkiye’ye gittiğinizde “Türkiye oradan nasıl görünüyor?” sorusuyla mutlaka karşılaşmışsınızdır. İngiltere basınında Türkiye son yıllarda çok kötü görünüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kibirli ve başkanlık saplantılı yeni bir Putin, Türkiye’nin parlamento sistemi kağıt üstünde, ekonomisi kırılgan olarak tanımlanıyor. Özgecan olayı sonrasında turistlere Türkiye uyarısı da cabası.
Geçen hafta Times “Gelişmekte olan ülkeler arasında performansı en kötü para birimi TL” diye yazdı. Financial Times da Türkiye’nin artık güvenilir bir ülke olarak görülmediği yorumunu yaptı. Guardian ise “Türkiye, soykırımda ‘rezil’ oldu” diyerek, Türkiye’nin Çanakkale Şavaşı’nın 100’ncü yıl anma törenlerini 24 Nisan’da organize etmesini ağır bir dille eleştirdi.
Bunların hepsi ciddiye alınması gereken değerlendirmeler. Klulağımızı tıkayamayız. Bu arada AKP’nin ilk iktidar olduğu zaman İngiltere basınındaki yorumların tersi olduğunu da hatırlatmalıyım.
Dostlar İngiltere’den memleketin manzarası sisli ve bol çakallı görünüyor… Şimdi bu ortamdaki ülke 7 Haziran’da genel seçimlere gidiyor.
Yurtdışı seçmenin memlekete daha geniş bir pencereden baktığı ve algısının da farklı olduğunu söyleyebiliriz. Yurtdışındaki seçmen sayısı az buz değil tam 2 milyon 800 bin… Bunun tam yarısı Almanya’da ve 100 bini de Birleşik Krallıkta oy kullanacak. Bu rakam siyasi dengeleri alt üst edecek konumda.
Ne yazık ki yurtdışı oy hakkı AKP döneminde tanındı. AKP’nin özellikle seçmenin yarısını barındıran Almanya’daki eski takunyalılardan yüzde 68 oy beklediği için bu yasayı çıkardığını söyleyebiliriz. Demokrasisi ecüş bücüş Irak bile yurtdışındaki vatandaşına oy hakkını çoook uzun süre önce tanımıştı.
***
Geçen hafta Londra’daki Kıbrıslı devrimciler her yıl olduğu gibi 1965’te adada faşistlerin katlettiği devrimci sendikacı Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Misauli’yi birlikte andı.
Bu yılki anmaya da katıldım. İki sendikacının mücadele arkadaşı 84 yaşındaki Hulus İbrahim, “ABD ve İngiltere’nin soğuk savaş döneminde kapitalizmin en zayıf halkası Kıbrıs adasını sosyalist bloğa kaptırmamak ve güçlü sendikal örgütlenmeyi dağıtmak amacıyla halkı birbirlerine düşürdü ve adayı ikiye böldü…” yorumunu yaptı. Sanırım bu cümle adanın makus talihini özetliyor.
Hulus İbrahim, ardadaşlarını öldüren güçlerden 1958’de kaçarak Londra’yı mesken edinmiş. Osmanlı döneminde baskılardan kaçan Namık Kemal’in 1867’de Londra’da Hürriyet’i çıkardığını biliyoruz. Sanırım “Eski sendikacı ve AKEL üyesi Hulus İbrahim, Namık Kemal’den sonra Londra’ya gelen en siyasi Türk” denilebilir. Hulus İbrahim, Kıbrıs’ın ve Londra’daki bizim toplumun ayaklı tarihi. Kendisine upuzun ve sağlıklı ömürler diliyorum.
***
İngiltere Eğitim Bakanlığı Sınav Hazırlama Kurulu OCR, halen ülke genelinde uygulanmakta olan Türkçe GCSE, AS Level ve A Level sınavlarını “katılım düşüklüğü” gerekçesiyle durdurma kararı almıştı.
Konsorsiyum Başkanı Kelami Dedezade, 24 Nisan Cuma günü Konsorsiyum’dan bir heyetin Muhafazakar Parti Kuzey Enfield Milletvekili Nick De Bois ile birlikte OCR ile görüşmek üzere Cambridge’e gideceğini söyledi. Dedezade bu kampanya konusunda ailelerden büyük destek beklediklerini belirterek, OCR’de Mark Dawe’in dikkatine e-posta ([email protected]) ya da mektupla (OCR, 1 Hills Road, Cambridge, CB1 2EU) kararın geri alınmasının talep edilmesini istedi. Ayrıca OCR, 01223 553 311’den de aranabilecek. Dostlar lütfen ciddiye alalım…