tutucudur iskambilde Sinek serisi
bu seriyi düşününce
Eyüp Sabri Tuncer ya da
Hacı Şakir Komili gelir aklıma
geleneksel, köklü, kalıplaşmış
ama yine de
ne aldığınızı bilirsiniz,
şaşırtmaz sizi marka
bir tür hacı yağı
ya da gülsuyu kokusu sinmiş gibidir
sineğin eski serisine,
bayram sabahı el öper
sonra teraviye giderler,
şeker bayramı şeker bayramı kokarlar hep
ve ne hikmetse
Erbakan, Recai Kutan
gibi bir ses tonuyla konuşur
serinin erkekleri
eski iskambil destesinden
bahsediyoruz burada,
yeni desteyle karıştırmayalım,
Tayyip çok farklıdır
bu bağlamda
Sineğin Beyi
Erbakan diyenler olsa da
o derinlik asla olmadı Hoca’da,
Saidi Nursiydi
Sineğin eski Beyi,
Papazı olabildi ancak Hoca
Sinek Kızıysa
namazında,niyazında…
Karo Beyi’ne kırıtırken filan
göremezdiniz onu asla,
çok güzel Kandil simidi yapardı Babaannesi
kadersizdi ama kız,
simitçi Babaannesi gibi
99’luk tesbihiyle Babaanne
köşesinde oturmuş mırıldanırken Sübhaneke
ibrik, komili sabun, peşkir ve leğen
her akşam ılık suyla
baba ayağı yıkadı kızlığında,
sorguladı bazen içinden
neden hayatı böyle
ama sustu ve
inandı kadere
zamanı geldi, istediler
Allah emri,Peygamber kavliyle verildi
içkisi kumarı olmayan
uzaktan akraba, sivilceli bir oğlana
acele kılınmış iki rekatın ardından
İstikbal’den döşenmiş kasvetli bir
yatak odasında
kızlığını verdi sivilceli oğlana,
yaşadığı hayatı
sorgulamadı bir daha asla
ve asla sevişmedi aydınlıkta
öyle feminizm filan
hak getire,
yeni ve parlak kağıtların
Sinek Kızı’ydı
dindar feministler
işvebaz ve oyunbazdır Kupa Serisi
biraz eski İstanbul,
İznik
hatta Bizans.
Prens Sebahattin’i,
Jön Türkleri bulursunuz köklerinde,
marka sorarsanız
Vitray derim
Vakko derim
her türlü Bizans oyunu
bir İstanbul asilzadesi
inceliğiyle konur sahneye,
büyülü gibiyse de dünyaları
değil kesinlikle,
her şeyin mantıklı ve zarif
bir açıklaması var bunlarda
ne olduğunu anlayamazsınız
sevgi doludurlar
ülkelerini severler
halklarını severler
kendileriyle aşırı derecede barışıktırlar
ve hissettirirler bunu da size,
üstelik görgüsüzce başınıza kakmadan,
dünyayı ve yaşamayı severler
ve hatta sizi bile severler,
gözlerinden anlarsınız bunu
sonra bir de bakarsınız
yine onlar kazanmış,
oyun oynamaya gelmez
anlayamazsınız bile ne olduğunu,
hep pozitiflerdir
hep kazanırlar,
o kadar zarif kaybedersiniz ki
şikayet bile edemezsiniz
eski destenin Kupa Kızı
boğazda bir yalının
(denize rağmen vanilya kokardı yalı)
Valide Sultanı olabilirdi ama
kaçırmıştır o dönemleri,
özenir ona,
nasıl da asil kadındı
babaannesi oysa,
Demirhindi şerbeti yapmayı da,
Lakerda basmayı da bilirdi usulünce
ama asla turşu kurmazdı rahmetli,
kurdurdu, hizmetlilere
yeni serinin kupa kızı ise
hay Allah,
nasıl söylesem
sanki daha bir Ajda Pekkan,
yok yok
kötü kopya bir Picasso kadını
taklit bir garplılık var bu kızda
hem bize ait
hem değil
yaman çelişki yaşadığı,
anlamaya çalışmak
olacak iş değil onu,
hem kendisi de anlamayacak
hayat boyu kendini
esefle kınarım Kupa Papazı’na Rıfkı diyeni
benim için Kupa Papazı
Hulusi Kentmen
tonton, babacan
pembe pamuk şekeri,
çayı porselen fincanda içip,
kesme şekeri kaseden
maşayla alan tip
Zeki Müren’di
Kupa’nın Valesi,
dönüp bakmadı
hiç bir serinin kızına
ve nedense,
mazur görüldü maceraları hep
Müslüman mahallesinde,
sanatının güneşi mi
kamaştırdı gözleri
yoksa
varlığının armağan olması mı
mehmetçik vakfına,
orası muamma
Karo Serisi derseniz
Kadro Hareketi gibi gelir bu seri bana,
eski kart
yeni kart farketmez.
Ahmet Mitat Efendi
belki de Namık Kemal’dir
dedesi Karo Papazı’nın
hani şu
Vatan yahut Silistre Kemal
İngiliz mandacılarının söylentisiydi o fıkralar
aldırmayın onlara
Karo Papazı ise
bütün ağırlıklarıyla
Fevzi Çakmak ya da Hüseyin Rauf Orbay.
hiç bir zaman gerçek ağırlıklarını
koyamamışlarsa da ortaya
olsun,
bir kenara da itilemezlerdi.
köylüye bunlar çiftçi dedi,
çiftçi’nin dostuysa
Ziraat Bankasıydı
Mithat Efendi’nin torunlarına göre
Karo Papazı’nın yeni parlak kağıtlardaki versiyonu
daha işlevsel oldu yakın tarihimizde
Biraz İlhan Selçuk,
biraz da Hıfzı Veldet görürüm
bu modern
Karo Papazı’nda ben,
Eski Karo Beyi ‘’ Adamların ‘’ yazarı
Şevket Süreyya,
Valesiyse Karo’nun Doğan Avcıoğlu ‘nu
ve Türkiye’nin Düzeni’ni anımsatır bana
işte bu memleketin makus talihi yenmek için
Valenin parlak kağıtlardaki binlerce yeni versiyonu
idealist kaymakam rolünde yollandı
daha sonraları Anadolu’ya
Askeri Erkân’la bir olup
mülki erkân sıfatıyla
eşrâfa karıştı bunlar orada,
bozkırda
şırıl şırıl dere kıyısında
salkım söğüt altında
öğle rakıları içip
Oktay Akbal’ı
Mustafa Ekmekçi’yi okudular
yıllarca
açık söyleyeyim
Karo Kızı’nın hiç bir seksapeli olmadı gözümde
Eski Karo Kızı’nı düşününce
ateşten gömleğiyle cayır cayır
Halide Edip görünür nedense bana
yeni parlak kağıtlardaki versiyon ise
Şükran Soner sanki
pek bir Ankara kokar Karo Serisi
asık suratlı ve ciddi
marka sorarsanız
İGS derim Pardesösü ama
bilen bilir ne demek istediğimi
biraz da Beymen
kadınlara ise Vakko diyorum
ama çantası
pek bir yakışırdı dönemin Cumhuriyet kadınına,
biz yetişemedik ama
bir önceki kuşak Karo Kızları
Hayat ve Ses Mecmuası okuyup
zampara İran Şahı’nın karısı
Prenses Süreyya için ağlarmış,
Şah’ın babası
Atatürk’ün arkadaşıydı ya
bizim annelerimiz biçki için
Burda dergisi alırdı sadece
kesekağıdı olarak gördük biz
Hayat’ı ve Ses’i
İskambil destesinde en çok
Maça Serisini severim ben
tehlikedir Maça,
maceradır
bilinmezdir
esrarengiz ve egzotiktir
marka derseniz
Mabel sakızı
ArkoTraş Sabunu ve Nacet jilet,
Bortaçina şarabı sonra
ve de Çivit,
o ilginç ve anlaşılmaz mavisiyle çivit,
çamaşır suyu olarak Ozon
sigaralardan Bafra,Yenice,Yeni Harman
bir de Akçora gömlekleri diyorum,
Türkiye’de ilk yazıya çıkan adamdır sahibi
dağa taşa Akçora gömlekleri yazdı adam,
şiddetli merak ettim kendisini
hiç görmedim gömleklerini
ama hayal ettim hep,
Jack London Türk olsaydı
mutlaka Akçora gömleği giyerdi
keten ve beyaz olmalı
tiril – tiril, serseri işi
yabancı değil,
bizdendir Maça’nın Valesi
Orhan Gencebay’dır biraz o
hatasıyla severiz,
feryada gücü olmasa da
duyarız onu,
yalın kılıçtır, merttir Maça Valesi
kente gelmiş harbi Anadolu çocuğu
Maça Papazı ise
Devlet Baba gibi göründü hep bana,
acemi birliğinde
Baş Çavuş kılığında söven oydu hepimize,
hikmetinden sual olunmazdı bu Papazın
döverdi de, severdi de
Sado Mazoşist
bir ilişki yaşamalıydınız onunla,
bakmayın siz öyle
içip içip eve geldiğine,
müşfik bir yanı da vardır bazen
göstermeyi beceremez ama
bir Cemal Gürsel, Cevdet Sunay’dır,
yakınlara gelirsek bir Muhsin Batur hatta.
12 Mart’ta sol bir darbe yanılsamasına
bile yol açtı kendisi,
sonra anılarında
her şeyi anlatıp,
Dersim olaylarındaki teğmenlik
dönemini es geçişini
mazur görmemizi istedi bizden
Maça Kızı’na gelince
Tutkunum, vurgunum ben ona
zehirlidir öpücüğü,
erkek adam
ölesiye öpmeli bence onu
hem de gençken
daha toyken yapılmalı bu iş,
bile bile üstelik
kan tükürmeli sonra
eskilerin ince hastalık dediği türden,
Papazkarası içilmeli üstüne,
kahredip ızdıraptan,
umutsuzluktan ve karşılıksız aşktan
sonra it gibi titremeli korkudan,
evli kadındır ne de olsa öpülen
ve her mahallede bulunur bu gibilerden
Nazım’ın dediği gibi,
memelerini dayar balkona
akşamı seyrederler
piyasa vakti,
çoğunlukla kasabın karısıdır
ve hep kedi vardır ortalıkta,
kedi kuyruğu sürtünmesi
olmazsa olmaz bacaklarında
her erkeğin hayatında olmalıdır
en az bir tane,
vamp kadındır
yuva yıkar,
erkeğim diyen adam
kızamaz ona,
yıkılması gereken yuvayı yıkar o
kötülüğünden değil yoksa
sonra nedense
hep taşınırlar mahalleden
öyle aniden,
bir hüzün sarar
bıyıkları yeni terleyen
sivilceli oğlanlarını mahallenin,
kırılırlar biraz
ama unutmazlar onu asla
ve sadık kalırlar
ömür boyu
yaşanan anılara
fettandır karısını kendiyle aldatan erkeklere karşı
ama kıyamaz toy delikanlılara
ve onlar için taşır hep,
o Yedi Kocalı Hürmüz merhametini
yüreciğinde
örümcek kadının öpücüğüdür onunkisi
kan tükürtür adama
öpücük değil,
kütür kütür
sapına kadar
şehvet
mübarek
bir sır vereyim mi size,
hani şu duvar halılarında
kahve falı bakan kadın var ya,
hiç belli etmez ama
Maça kızıdır o aslında
yorgan altında
kendini keşfe çıkmış
oğlan çocuklarının gözüne
o takılır hep duvardan,
karanlıkta…
( * ) Maça Kızına adanmıştır.