Medya! Uyan da balığa çıkalım!

Güneş, kimi günler bulutları bile yok sayarak içimizi ısıtmaya vargücüyle çabalıyor. Yaz sebze ve meyveleri ağzımızı tatlandırmaya hazır, kimi hormonlu ve vaktinden önce gelmiş de olsa…


İlkokul bilgilerimizi tazelersek ilkbahar, uyanma dönemidir. Bir canlılık, bir hareketlilik yerleşir tüm canlıların merkezine. Daha hareketli, daha içi içine sığmayan kişiliklere bürünürüz.


Bu, her yıl yinelenen uyanma ve aydınlanma çağında berjer koltuğuna gömülmüş, başını kaldıramayan canlıların oluşturduğu bir topluluk var etrafımızda: Medya…


Bu uyanamama hadisesi epeyce bir zamandır devam ediyor aslında. Yüksek dozda ilaç verilmiş gibi gözlerini açamayan, açsa da beyniyle gözleri arasındaki tüm bağlantıları sekteye uğramış şahsiyetler topluluğunun oluşturduğu medya…


Zaman içinde ucuz işgücü ve kollamacı zihniyetlerin yakınlarının tercih edilmesi ve iktidar yandaşı olma yolunda çıkar ilişkilerine boyun eğmiş medyada artık sağduyulu, vatansever, deneyimli eleman açığı had safhaya ulaşmış durumda…Özellikle toplam kaliteyi unutan  yayın yönetmenleri…


Patronlara gelice duruyorum… Başka ne yapabilirim ki! Ele geçirilmemiş kaleler olarak karşımızda dimdik, ayakta ve acımasızlar… Bu kadar patrona boyun eğmiş yayın yönetmeninin birarada olduğu bir ülkede yaşadığım ve gazeteci olduğum için biraz da utanç duyuyorum…


Medya o kadar uzun zamandır uyuyor ki, milyonların katıldığı demokrasi ve cumhuriyet yürüyüşlerini görmezden gelmeyi bırakın, küçümsüyor ne haddineyse…Nasıl bir gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeyse…Bu duruma uyku mahmurluğu bile diyemiyorum…


Kendi uyusa yine iyi, bizi de uyutmaya çalışıyor…Pes doğrusu!


Tarih 26 aralık 2004 idi. Pazar sabahı…kalktık, kahvaltı ettik. Bir süre sonra televizyonda kanalları gezerken CNN’de Breaking News ile karşılaştık. Endonezya’dan korkunç deprem, tsunami haberleri veriliyordu. Şoke olduk ve olayı daha ayrıntılı öğrenmek üzere Türk haber kanallarını taramaya başladık. Hiçbirinde bırakın haberi, altyazısı bile yoktu. Aman Allahım! Türk haber kanallarının depremden haberi yoktu.


Kanal yöneticileri pazar keyfindeydi. Akşama doğru bir kanal, o bölgede tatil yapan iki Türk futbolcu ve eşlerinin durumuyla ilgili bilgi almak için haber kaynaklarını zorluyor ve onlara cep telefonlarından ulaşmaya çabalıyordu. Depremden akşam haberdar olup ilk görüntüleri ertesi gün anahaber bültenlerinde vermeye başlayabildiler. Olay çok vahim, halleri ise trajikomikti…


Bu durum sık sık tekrarlanmaya başladı. Dış dünya ile bağlantısını tamamen askıya almış, kendi iç meselelerine yoğunlaşmış bir medya vardı karşımızda. Oysa bu çok da garipsenecek bir konu değilmiş. Yabancı medyayı takip ederek bu sorunun üstesinden gelebiliyorsunuz…


Ama kendi halkının sesine kulak tıkayan hatta sesini yükselterek onu bastırmaya çalışan bir medya, çok daha acınası, çok daha zavallı…


Çankaya’ya çıkacak zatı tahmin eden veya yanlış tahminde bulunan başyazar ve köşe yazarlarının konuyu aralarında mizah malzemesi yaparak magazinel boyutlara taşımasını esefle kınıyorum. Adaylık açıklandığı anda hangi kanalın ne kadar reyting aldığının haberlerinin yapılmasını da…


Ve bir süredir bu medyanın bir parçası olmaktan beni kurtaranlara teşekkür ediyor, en çok da kendimi, bu kitle iletişim aracının (doğrusu:kitlelere hiçbir şey iletemeyen araç) bir parçası olmadığım için kutluyor, tebrik ediyorum.


Kendimi yanaklarımdan öpüyorum huzurlarınızda ve büyük medyaya”Uyan da balığa çıkalım” diyorum…

699450cookie-checkMedya! Uyan da balığa çıkalım!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.