Nedim Şener, medya kuruluşlarına gönderdiği mektupta 1.5 yıldır bekleyen telefon kayıtlarının neden Oda TV baskınından önce tape edildiğini sordu. Şener, ‘Yoksa oradaki bilgisayarlarda ne çıkacağını biliyorlar mıydı?’ dedi
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Nedim Şener, sanık olarak yer aldığı iddianamenin ek klasörlerinde yer alan, kendisine ait Mayıs 2009 ile 3 Mart 2011 arasındaki telefon görüşmelerini incelediğini belirterek, “2009 yılına ait toplam 250 telefon görüşmesinin 2011 yani bu yılın Ocak ayında deşifre edilmiş olduğu görülüyor. Geliyorum şimdi o soruya; ‘Madem benim (tabii Ahmet Şık’ın) tutuklanmam 14 Şubat 2011 günü Odatv’ye yapılan baskında bilgisayarda bulunan, ‘Hanefi’, ‘Nedim’, ‘Sabri Uzan’ isimli word notlar sonucunda gerçekleşti, polis neden Ocak ayında bana ait 2009 yılı telefon görüşmelerini hem de sabahlara kadar varan çalışmayla deşifre etti?” dedi.
Gazeteci Nedim Şener, Silivri Cezaevi’nden medya kuruluşlarına bir mektup göndererek, sanık olarak yer aldığı Odatv iddianamesinin eklerinde yer alan, kendisine ait telefon konuşmaları üzerinde yaptığı incelemeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şener, 6 Mayıs 2009’da “M.YILMAZ” ismiyle gönderilen bir e-postayla telefonlarının 22 Mayıs 2009’da dinlemeye alındığını belirterek şöyle devam etti: “Dosyada 2009 yılı sonuna kadar kaydedilen telefon dinlemelerinden yalnızca 1 tanesi, BBC’de belgesel çeken Julia Rook ile yaptığım görüşme deşifre edilerek yazıya döküldü. 2009 Mayıs ve Aralık döneminde yaptığım telefon konuşmalarından yalnızca 15 tanesi 2010 yılı Ocak ayında deşifre edilerek kâğıda dökülmüş. 2009 yılına ait toplam 250 telefon görüşmesinin ise 2011 yani bu yılın Ocak ayında deşifre edilmiş olduğu görülüyor. Bunu her görüşme dökümünün altındaki ‘Bu iletişim tespit tutanağı ********* tarihinde *** saat *** sahife olarak tarafınızdan tanzimle imza altına alınmıştır’ notundan anlayabiliyoruz. Geliyorum şimdi o soruya; ‘Madem benim (tabii Ahmet Şık’ın) tutuklanmam 14 Şubat 2011 günü Odatv’ye yapılan baskında bilgisayarda bulunan ‘Hanefi’, ‘Nedim’, ‘Sabri Uzan’ isimli word notlar sonucunda gerçekleşti, polis neden Ocak ayında bana ait 2009 yılı telefon görüşmelerini hem de sabahlara kadar varan çalışmayla deşifre etti? Sabahlara kadar diyorum, çünkü kâğıda döken polisler tarih yanında saatini de yazmışlar. Yoksa ‘Odatv operasyonu için son hazırlıkları yapanlar oradaki bilgisayarlarda neler çıkacağını biliyor muydu?’ gibi bir soru aklıma geliyor. Belki de yersiz bir soru… 2009 yılında kayıt altına alınan telefon görüşmelerimin 2011 Ocak ayında tam da Odatv baskınından önce kâğıda dökülmesinin başka bir cevabı varsa elbette dinlemeye hazırım.”
‘Üstat, abi alışkanlıktan’
Telefon konuşmalarında “üstat”, “şef”, “abi”, “kardeş” gibi sözcükler kullanmasının alışkanlık olduğunu belirten Şener, “Karşımdakiler ile kavga ederken bile bu tür kelimeler kullanırım, merak edenler Zekeriya Öz’e de sorabilirler. Tapeleri okuyun, gazeteci büyüklerime, AKP’li Azmi Ateş’e, MİT’çi Mehmet Eymür’e, MHP’li Oktay Vural’a, Sadettin Tantan’a, bürokratlara da bu tür hitaplarım olmuştur. Silivri’deki infaz koruma memurlarına, müdür ve müdür yardımcılarına bile bu tür hitaplarım oluyor” dedi.
Canlı yayınlar da kayıtta
Aralarında siyasetçiler, bürokratlar ve gazetecilerin bulunduğu pek çok kişiyle haber amaçlı telefon görüşmesi yaptığını ve bu görüşmelerin de klasörlerde yer aldığını vurgulayan Nedim Şener, dinleme kayıtlarında “hayli ilginç tapeler bulunduğunu“ söyleyerek şöyle devam etti: “Televizyonlardan gelen talep üzerine özellikle Dink cinayeti konusunda canlı yayına telefonla bağlanmıştım. Polisler televizyon kanallarına telefonla yaptığım açıklamaları hem de canlı yayında milyonlarca izleyicisi olan TV kanallarındaki açıklamalar suç unsuruymuş gibi dosyaya koymuş.
Bu şu demek oluyor: ‘Biz sizin TV’lere yaptığınız açıklamaları bile takip ediyoruz.’ Herkes dikkat etsin, bir asılsız e-mail, bir isimsiz ihbar mektubu, ardından televizyon ve radyolardaki konuşmalarınız suç delili olarak karşınıza çıkabilir.”
MİLLİYET
