İngiltere’de referendumun Türkiye karşıtı karanlık yüzü

Avrupa Birliğine üyelik konusunda 23 Haziran’da yapılacak referendum, şimdiden kutuplaştırıcı ve çirkin bir yarışa dönüşmüş durumda.

İngiltere’nin dünyada ve Avrupa Birliği’ndeki konumu üzerindeki ciddi görüş farklılıkları, yeni değil. Ülkenin egemenliği, güvenliği, ekonomi ve ticareti ile, aldığı göçün boyutlarına ilişkin farklı görüşlerin sağlıklı bir şekilde tartışılması artık kaçınılmaz oldu.

Özellikle de Avrupa Birliği üyeliğinin getirdiği yükümlülükler ve kısıtlamaların, İngiltere’nin siyasi, iktisadi ve güvenlik çıkarları açısından yarattığı sorunlar kadar, hızlı toplumsal değişimin yol açtığı endişeler de ülke gündemini son yıllarda artan oranda meşgul etmekteydi.

Bu kadar derin ve karmaşık ulusal sorunların çözümünde başvurulan demokratik yöntem, kapsamlı bir kampanya sonucunda gerçekleştirilen parlamenter bir seçim olsaydı daha yerinde olurdu ama Muhafazakar Parti hükümeti, parti içi çekişmelerin de baskısıyla, halk oylamasına gitmeyi tercih etti.

Ülkede önde gelen siyasi partilerin hemen hepsi, sivil toplum kuruluşları ve medyanın büyük bölümü zaten halkın meşru kaygılarını görmezden gelerek, meydanı populist siyasetçilere bıraktı ve referenduma zemin hazırladı.

Halk oylamasına iki haftadan az süre kala, gündemi ve tartışmanın çerçevesini belirleyenler, hala bu populist kesim ya da bir başka deyişle İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkmasını isteyenler.

Göçmenler konusunun kampanyanın merkezinde olması sürpriz değil ama ülkenin karşı karşıya bulunduğu tehditler sıralamasında Türkiye’nin, ya da daha doğru bir deyişle, Türkiye’den gelebileceğinden korkulan dev bir mülteci akını tehlikesinin en başta yer alması gerçekten şaşırtıcı.

Avrupa karşıtları, Türkiye’nin Birliğe üye olması durumunda milyonlarca Türk göçmenin İngiltere’ye akın edeceğini, Türkiye’nin yeraldığı bir Avrupa Birliğine üye olmak istemediklerini belirtiyorlar.

Avrupa Birliğine üyeliğin sürmesinden yana olanlar ise, karşıtlarını ‘korku kampanyası’ başlatmakla suçluyor ama sundukları karşı tez, tehlikenin varlığını yadsımaktan ziyade, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmesinin mümkün olmayacağı varsayımı üzerine kurulu.

Yabancı düşmanlığı istihzayı körüklüyor, müstehzi tutum ise gerçekleri bulandırmaktan başka işe yaramıyor.

İngiltere’de yaşayan, girişimci ve entegre Türk toplumu, bu siyasi tiyatroyu şaşkınlıkla izleye dursun, Türkiye’nin liderleri giderek saçma sapan bir hal alan tartışmayı daha da alevlendirmek için adeta cephane taşıyor.

Referendum kampanyasında her iki taraf da Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları alanındaki eksikliklerini tartışmalarında koz olarak kullanıyor.

The Guardian gazetesinin önceki gün yayınladığı bir haberde de belirtildiği gibi, işte tam bu sırada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkede geride kalan az sayıdaki denge ve denetim meknizmalarını neredeyse tamamen ortadan kaldıracak yeni bir yasal değişikliği onaylıyor ve gazetenin deyişiyle ‘ülkenin batı stili demokrasi’ normlarından iyice uzaklaştığı tespitini bir kez daha doğruluyor.

Avrupa karşıtı kesim, Türkiye’nin hızlı nüfus artışının, İngiltere’nin sosyal hizmetlerine tehdit oluşturduğunu ileri sürerek taraftarlarını korkuturken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Müslümanlar için doğum kontrolünün caiz olmadığı ve ailelerin daha fazla çoçuk yapmasını isteyen sözleri gazete ve televizyonlarda geniş yer buluyor.

Avrupa karşıtı İngiliz politikacılar, Türkiye’nin Avrupa’nın değerlerini paylaşmadığını savunuyorlar; aklı başında insanlar daha sesini çıkarmaya fırsat bulamadan, Türkiye’li yetkilililerin Avrupa’yı ve değerlerini küçümseyen, kötüleyen açıklamaları imdatlarına koşuyor.

Türkiye’nin kentlerinde, kasabalarında PKK ve IŞİD tarafından gerçekleştirilen kanlı saldırılara yenilerinin eklenmesi, buna karşılık yetklililerin Türk vatandaşlarının ve turistlerin güvenliğini sağlamaktan aciz olduğu algısının güçlenmesi de Türk karşıtı kesimlerin ekmeğine yağ sürüyor.

Avrupa’nın en hararetli destekçileri bile, Avrupa Birliğinin ciddi eksiklikleri olduğunu kabul ediyor. Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları karnesindeki kırıklıklar ise artık herkesin malumu.

Hem Avrupa Birliği hem de Türkiye’den beklediğini bulamayan, hayal kırıklığına uğrayanların sayısı giderek artıyor.

Şimdi korkulan, referendum kampanyası sırasında estirilen yabancı düşmanı, popülist rüzgarların, Britanya’yı ‘Büyük’ yapan son meziyetleri de önüne katıp sürüklemesi.

________________________

* Yazarın diğer yazıları için lütfen tıklayınız:
http://www.firdevstalkturkey.com/tr/

1582840cookie-checkİngiltere’de referendumun Türkiye karşıtı karanlık yüzü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.