İnsan en çok da geceleri…kaplan cüssesinde bir serçe…

Mum yalnızlığın dumanında eksilir
yoksa yanmak niye bu kadar güzel olsun?
zamanla kavrıyor insan bütün bunları..
hazırlayıp dürüyor bavulu
içinde kuş çığlıkları ..
-yine telef olacak- diyorlar
çığlıklar-gölgeler-hüzünler- yalnızlıklarla…
bazı şeyler unutulmak için yaşanır oysa…
herşeyi tutmak istemez akıl…
esip geçer kulağında kuş çığlıkları..

Zamanla anlıyor insan,
yola çıkmaya karar verdiğinde
ulaşabileceğini denize…
denizin ayağına gelmeyeceğini
yüzerse ancak kavuşabileceğini
takılmadan bir taşa…
zamanla öğreniyor,
yanılabilme ihtimalini bile özleyebileceğini…

Korkulu geçitleri tel örgüleri silah savaş ve ayrılıkları…
anlıyor…
bir gün her zamankinden öyle farklı yağıyor ki yağmur..
öyle ıslanıyor ki…
o gün -yağmur nedir- anlıyor…
işte ‘yalnızlık’ o…
bunu kelimelerle nasıl anlatırsın…
yoksa karanlık değil hiç bir yer
sen gözlerini kapamadıkça…
karanlık; çığlıklarla dolu bavulun içinde saklı…
anladığın yerse o bavulu kapıp fırlatabilme kararı…
insan en çok da geceleri…
geceleri…
geceleri…
kaplan cüssesinde bir serçe…
konuşmasa daha iyi…

“yalnız insanların kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır” diyor Oğuz Atay..
bu yüzden mi yalnızlığı severiz?
kendimizi dinlemenin haz verdiği yere kaçma isteğinden mi?
kendimizi yalnızken daha çok sevdiğimizden mi?
belki konuşmak sadece kendimize konuşurken daha samimidir..
orada yargılar yoktur
ve orada yarım kalan rüyalar…
eğer insan çift kişi hayal kuramıyorsa
tek başınalığın hayalinde mutludur…
Adımız insansa bir kere,
her zaman ihtiyaç vardır bir silgiye…
hayat bu silgiyi kullanmakla kendini öğretecekse
silinebilir bir kalemle yazma nezaketini de tutuşturacaktır eline ..
o zaman hem yazar hem sileriz
ne yazmaktan korkarız ne silmekten,
işte o zaman yalnızlık;
içinde olmak istemediğimiz
sıkıntı keder ve üzüntülere
tahammül edebilme özgürlüğünü verir…
yeni bir kitaba başlar gibi…
yeni bir oyuna başlar gibi…
yalnızlığımızı da sevebiliriz…
ve aynı hızla
bir kitabı bitirir gibi
bir oyunu bitirir gibi
yalnızlığımızı da bitirebiliriz…

Bir orman da hiç yalnızlık çekmez mi hani…
onca ağaç onca kuş onca böcek onca bitki…
yalnızlık da böyle bir şey insan için…
korkuyu beklerken korkudan kaçarken oyunlarda ve tutunamamışlıklarda…
kuvvetli bir yağış yıkıp geçtiğinde…
bazen kaçmak isteyebilir koskoca orman da…
nereye kaçacak
kendinden başka?
aynı…

en iyisi -mış gibi yapmamak..
bir şeyin gibimsi hareketi gerçek hareketin önüne geçerse
sahtekar bir umursamazlığa tutunuyor…
mumun ateşe tutunduğu gibi
biteceğini bile bile
yanma histerisi…
iyi niyetli seçilmiş yalnızlığın asla bir başarısızlığı olamaz…

[email protected]

1605180cookie-checkİnsan en çok da geceleri…kaplan cüssesinde bir serçe…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.