O zaman, Shake it up şekerim

sınanmaz ki insan, yukarıda öyle durma duy beniyle yakındığı, sizden önce yaşayanların olmadığı, bir gün sizinde olmayacağınız binlerce yıllık dünyada aileniz, önem verip belli bir yere yerleştirdikleriniz, yerleştirmediklerinizle birlikteliğinizde delicesine koşmak, kaymak, sallanmak isterken  “hava soğuk, üşütecek hastalanacaksın, bunca dert yetmezmişçesine bir de seninle mi uğraşayımla” durdurularak, pencerede oyun oynayanların seyrettirildiği çocuklar gibi kapkaççı hayatın ardından baka kalanısınızdır.


Yarını meçhul hayat dediğiniz, üzerine faraza  devinimsel bulgunun çevrimsel hareketinin  skolastik betimlemesi cümleleri sıralanarak  felsefei sözlerle, yazılarla  anlatılan  sizin içinse ‘hatalıyım, değilim, kahretsin, koşullar bunu gerektirdi’ sadeliğinde  işte, okulda, alışverişte, metroda, otobüste, …., evdeyken, yemek yediğiniz, giyindiğiniz, gezdiğiniz, konuştuğunuz,  ……, bir an “ bir ömür böyle boşa geldi, boşa geçtiyi” düşündüğünüz bugün, şu andır.


İnsanın evrende sıradan yaratıklığını önleyen, hareketlerini, kararlarını belirleyen düşüncenin ta kendisiyken, katkınız olmadığı halde hayatınızı şekillendirecek  beylerin, ağaların, paşaların oradan buradan toparladıkları karma düşüncelerden yaratıkları ‘ canlarım, sizler için en uygunu budur’la tebellüğlediğiniz  rafinesiz kapitalizme, ebeveyne, devlete,  lidere, ırka,  apolete fetişistlikte,  kısır döngü ‘gündüz, gece yapacaklarım, yapamadıklarımla’ akan zaman diliminde otomatik pilota bağlanmışçasına enerjinizi, nefesinizi tüketerek dolaşır, durursunuz.


Etkisiz, yetkisiz elemanlığınızda ekonomik, siyasal güç odaklarının demokratik ya da otoriter yönetim anlayışlarına göre serpiştirecekleri serseri mayınlardan sakınmak için uygun davranışlar, görüşler  rehberine bakarak hazırlayacağınız kopyalarla andıçlanmadan, akredite  vatandaşlığın kayıt dışılığında  istediklerinize yarım da olsa kavuşacak, yolunuzsa  kesilmeyecektir.


Dünya dolar milyarderliği listesine yirmi beş Türk’ün girmesinin sevinci gayri safi milli mutluluğu artırmayıp tersine Harvey Nichols  mağazasındaki bir mantoya eşdeğer asgari ücreti, Hrant DİNK’e suikast haberinin yanı başında  “yatırımcının gözdesi olduk” manşetini, nasıl, niye, gerek var mı,  hem olsa nice olur dünyanın halini sorgulamadan  buyurun yapın, kim engelliyorkiyle doğuştan süpermenlerin 6 milyar insanı  Türkleştirme projesini,  hizmete muhtaç yaşlılarının dövüldüğü huzurevinde dahi huzur  bulunmayacağını, sokakların Teksas’laşmasını görünce bu defa da  gardınızı alarak düzenlediğinizi sandığınız hayatı karmaşık, zor bir sınavmışla suçlayacaksınızdır.


Suçlu hayatta, insanınızın 301 maddeyle korumaya aldığı ırkına, her millete ve de kendisine  acımasızca saldırısı, kendiliğinden boy vermesi olanaksız  kana susamışlığı, bu  insan olmanın emarelerinin yokluğunun göstergesi insanı denize  atarak yok etme karşısında  tamam aç, açık, cahil bırakıldın iyi de öldürdüğünün, vurduğunun senin gibi ailesi olduğunu, aynı duyguları taşıdığını, aynı dertlerle yoğrulduğunu bilmen, azıcık insanlık için bunlara ihtiyacın mı vardıyı velhasıl, insan olmak zor zanatmışı  seslendiremeyeceğiniz ortamı,  uzmanların  uzun süre stres altında kalmanın beyin hücrelerine zarar verdiği tespitiyle de açıklayamayacaksınızdır.


İki yıl  giyilecek bir montun 15. YTL, bir kilo kadayıfın 13. YTL’ den satılması dengesizliğindeki ekonomik verileri, Avrupa Birliği müzakerelerinin askıya alınmasını, ülkenin kara para cenneti ülkeler listesinde yer almasını, faizin  %19’a çıkmasını es geçen İMKB bileşik endeksinin 590,95 puan artarak  birinci seansı 43.141,92 seviyesinden kapatmasının anormalliğinde özel, tüzel sorunlarla dolu hayat bunaltmışken, acaba görünmez bir elin ‘işte, sana hayat yaşa da gör  bakalımla’ cezalandırdığı birimiyimle kendinizi yemektense, konuşacak bir sey bulamadıklarında klasik ne olacak bu  vatandaşın değil  vatanın haline odaklananların kalıpsal davranışları bir üstün lider, öğretmen, şef,  …, bir altını milletvekilini, öğrenciyi, memuru,  …, dominatlıyarak bunalıma sürükleme taktiğinin içerdiği obsesif, manik  depresiflliklerini örnek alıp çıkış yolunu bulacaksınızdır.


Adına şarkılar yazılan, gazete eklerinde, kuşe kapaklı dergilerde ayda bir düşüp düşmediğinizi kontrol için testler yayınlanan, iki bin beş yüz yıl evvel Hipokrat’ın saydığı semptomların  modern zamanlar hastalığı lansesiyle fena halde modernleşme isteği uyandıran ‘saat kaça, dünkü bu saat ya da sana ne’yle yanıtınız ‘depresyondayım’ açıklamasıyla hoş görüleceğinden, tam da bahar kapıdayken girsem mi, girmesem mi, girmekte de fayda var, yok, yok şimdi kim uğraşacakla kaçındığınız emniyet supabı depresyonla rahatlayacaksınızdır ya, herkeste aynı belirtileri gözlemlemek bulduğunuz çıkış yolunu da gölgeleyecektir.


Zaten herkese, her şeye  “ne kömür, ne petrol, ne nükleer, güneş, rüzgar bize yeter”e dahi  bölücü damgası, batılı güçlerin  oyunu yapıştırmanın popülerliğinde bölünmeyecek, bölemeyecek, böldürmeyeceğiz vatanı sendromunda kıvrandırıp, akıl ve ruh sağlığını bozduklarının; Türk anadan, babadan doğmayan insanların çoğunluğundaki dünyaya,  kendilerinin yaratıp çizdirmeyiz dedikleri kırmızı çizgilere esarette Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurulmasına, müttefik ülke askerlerinin Kürtlerle halay çekerek Newruz’u kutlamalarına travma geçirmeden  katlanması  bilime, doğaya aykırı olacaktır.


Yedi düvele nam salmamışların torunları zevkü sefadayken, nam salmışlara  her denileni, yapılanı “sermaye yerine servet biriktirenleri”  tastiklettirdikleri  yapıda,  bireyler de özgüven için yoktan var edilmeyecek birikime, yaratıcılığa  gereksinim duymayıp, yetersizliklerini bağırarak, kırarak, korkutarak kapatacak, daimi diyetlerinin, sorunlarının nedenini, sorumlularını aramayı bir kenara iterek, sabah, akşam dinletilen sınır ötesi hayaller ve  hedeflere kilitlenip Kerkük’ü, Musul’u, Yemen’i, Bakü’yü fetihle değersiz hayatlarına anlam kazandıracakken bir türlü  silahlar kuşanıp deşarj olamayınca, o hızla savaşacaklarını toprağında  arayıp ‘lütfen’i, ‘özür dilerim’i  bile kavga nedeni sayacaklardır.


Sanal gerçeklere yaşamaktan yorulan toplumu pençesine alan, tartışmasız var olan B12  vitamin eksikliğinin unutkanlık, uyuşukluk, zihin dağınıklığı  belirtilerinin eklenmesiyle etkisi artan off, off’la başlayan,  moral bozukluğuyla devamlaşan, bir şeye mi sıkıldı’nın çıldırtacağı, fizyolojik semptomları psikolojik nedenlere dayanan depresyonda olmak bir şeyi olmamak demek değildir, beyinin kimyası bozulmuş, sinirler çatalaşarak aklı karıştırmıştır.


Ama, her olayda yapıla geldiği üzere günlük hayatta hissedilecek üzüntülerin kat be kat yoğunluğunda apayrı bir ruh hali “aman canım, bir şeyi yok, hangimiz yaşamadık ki”yle genelleştirilip kendilerine, çevrelerine verdikleri zararlar hafife alınıp, sevimli kılınarak teşhis ve tedavi  geciktirilince, hastalarda davranışlarını, görüşlerini normal kabullenip sadece ülkesine dolayısıyla kendisine düşman algıladığından aldırmayacakları dünyayla çatışacak, depresyon da  ağırlaşarak  şizofreniye dönüşüp   cinnetle dışa vuracaktır.
  Nedense, yurt dışında, Ortadoğu hariç, yaşayınca hemencecik geçiveren  depresyona sudan ucuz, üstelik trend çözüm mü, insanın insana bitmeyen öfkesinin, can güvenliğinin sıfırlanmasının, cari açığın değil, herhalde kişi başına milli gelir yirmi bin dolara çıkacağından, daimi depresyonlarını azdıracak Cumhurbaşkanlığı seçimini hayati  problem sayacak kanat önderlerinin gergin sinirlerini sakinleştiren, yanlarından ayırmadıkları  Prozac.


Altı ay kullanın, olmadı Xanax,  Lustral, …, hala gevşeyemediniz  mi ? Köprü açılışı, okuma bayramı, maç, seçim kazanınca, kaybedince, yeni yıla girerken, çıkarken, düşerken, ……,  söylenen onuncu yıl marşıyla birlikte “Haydi gidelim biz Kızıl Elma’ya, Roma’ya Viyana’ya, Avrupa’ya. Savaşırız kutlu ülkü uğruna” hücum marşları da iyi gelecektir. Ardından andropozlu  emekli paşaların “ölmek var, öldürülmek var, öldürmek var” yeminini ettiniz mi,  bu ulus, bu dava neler yaşadı da ezilmedi,  dirildi be hocam,   ben mi ezilecem’le  şipşak ayaktasınızdır.


Bu durumda, toplum rölantideyken, Kuvvet Komutanları ile Cumhurbaşkanı  akşam yemekte  bir araya gelip direkman Fenerbahçe’yle ilgili son gelişmeleri ele alacak, en eski eğitim, gelir düzeyi yükseldikçe milliyetçilikle, dinsel bağın yükselen değer olamayacağı gerçeğini  öğrenmek  için  milyon dolar verip anket yaptıranlarda  Başbakanın  “kimsin sen” restini  “biz kimiz” araştırmasıyla karşılayacak, muhalefetle iktidar da   fıtıkın başrolünü oynadığı  situation comedy’le (sitcom) eğlencedeyken dibe vuracaklardır.


Hiç doğmamış olmak belki de en büyük lüfutur’la mutluluk hormonu salgılayamayan ruhsa, bedenden önce çöküşünü “bu program geçersiz işlem yürüttü ve kapatılacak”  sinyaliyle haber verdiğinde biliyorlar, bilmiyormuşçasına yine de aynı şeyi yapıp  “şimdi sonlandır”a basıp “yeniden başlat”ı denemiyorlarsa o zaman, hazır plastik otomobillerde üretilmişken volümü Shake it up şekerim’le yükseltin.


Ah, elden  ne gelir ki.Ah, ağalarım, le Boran,  la Sıla’m  bilirsiniz degiil  töre bu, töreler izin vermiyor.



 

698520cookie-checkO zaman, Shake it up şekerim

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.