OYUNLARIN SONU MU?
Hayatın, suyun içine atılan bir taşın etrafında büyüyerek açılan halkalara benzediğini düşünüyorum ben… Tek gerçek, taşın suda oluşturduğu halkalarda gizlidir… Burada taş benliği, su yaşadığımız doğayı, halkalarsa değişimi ve gelişimi simgelemektedir. Bizler küçük bir çakıl taşı iken, edindiğimiz donanım ve bilgiyle zamanla kayaya dönüşürüz ve boyutumuz ve ağırlığımız arttıkça daha büyük ve gelişmiş halkalar oluştururuz yaşamımızda…
Peki bunun sonu var mıdır? Yaşamı bu halkaları çoğaltmak için oynanan bir oyun olarak düşünürsek, oyun nereye kadar sürebilir, en güzel oyunu bulana kadar yeni arayışlar sürer mi yoksa asıl olan tek bir oyun mudur? Oynanan oyunlar, oyuncular neye göre değişmektedir, değişimin, dönüşümün yasası nedir, kuralları kim koyar kim bozar, yeni oyun nasıl kurulur, eski oyunlara ne olur, hakim olan, değişmez olan tek bir oyun var mıdır yoksa oyunlar hep değişir mi?
Değişim ilk halkada başlar önce, birileri ilk atışı yapar ve o atışın etrafında yaşam oyununa dair ilk kurallar oluşur, aynı zamanda o halkada var olmanın koşullarıdır bunlar… Eğer birisi birgün çıkar da o halkayı yeterli bulmazsa ya da kurallarını beğenmezse, ya o halkayı aşacak gücü ve donanımı bulacaktır kendinde, ya da değişime direnenlerin baskıları ve saldırıları karşısında geri adım atacaktır…
Hayatın özü budur işte. Oyun bir yerden başlar, bir süre istikrar içinde sürer, taa ki birilerinin birgün çıkıp o oyunun o şekilde oynanmayacağını ileri sürmesine kadar… Bunu ileri sürenler bu kadarla kalmayacak, yeni kurallar getirerek oyunu tamamen değiştirmeye çalışacaklardır. Çünkü olan biçimiyle bu oyundaki yerlerini ve rollerini beğenmemektedirler ve kendilerine daha iyi olanaklar sunacak yeni bir oyun yeni kurallar geliştirmek istemektedirler. Ama buna karşın, eski oyunun imtiyazlı oyuncuları da, yani iyi yerlerde baş rollerde oynayanlar da, bu yeni oyunun gerçekleşmemesi için ellerinden geleni yapacaklardır. Kendilerinin ayrıcalıklı konumunu tehlikeye düşürecek her türlü yeniliğe ve değişime ayak direyeceklerdir…
İşte bu noktada çatışma başlayacaktır. Eğer eski kuralları savunanlar bu kuralların varlığını garanti edecek gerekli güce ve koşullara sahiplerse, değişim isteyenlerden pek fazla korkmayacaklardır, sadece o anda oynadıkları oyunun en iyi oyun olduğunu, ondan daha iyi ve olanakları daha gelişmiş bir oyunun hayal olduğunu, böyle bir şeye inanmanın tanrı inancına da karşı olduğunu, çünkü tanrının yaratabileceği en iyi oyun düzeninin şu an içinde bulundukları düzen olduğunu, buna herkesin inanması gerektiğini, inanmayanların ise tanrı tarafından cezalandırılacağını ileri sürerek, önce ikna yöntemine, yeterli olmazsa güce başvuracaklardır, ama ne pahasına olursa olsun eski oyunu koruyacaklardır…
Fakat oyunda hile yapanların sayısı arttıkça ve bazı kayırmalarla azınlık bir kesim hep kazanırken büyük çoğunluk kaybettikçe, eski oyun düzenini savunanların inandırıcılıkları her geçen gün azalır, yeni bir oyun yeni bir düzen diyenlerin sesleri daha bir yükselmeye, güçleri daha bir artmaya başlar ve artık eski oyunun kaymağını yiyen ufak bir azınlık dışında kimse oyunda kalmak istemez ve sonunda oyun bozulur.
Yeni oyun iyi niyetle başlar, herkese uygun roller ve uygun görevler en adil şekilde dağıtılmaya çalışılır. Mümkün olduğunca herkesin yeni oyundan zevk almasına, tatmin olmasına dikkat edilir. Başlangıçta oyun gerçekten zevkli geçer, herkes durumundan, oyundaki yerinden memnundur. Bu arada dışarıda halen eski oyunun oyuncuları varlıklarını sürdürmektedirler. Tek istedikleri ilk fırsatta yeni oyunu bozarak kendi oyunlarına dönmektir.
Bu amaçla bunlar bir şekilde yeni oyunun içine sızarlar ve içerdeki huzur ve barış ortamını yok etmeye çalışırlar. sürekli dedikodular yayarak oyunun kuralları hakkında kuşkulu görüşler ileri sürerler ve oyuncuların kafasını karıştırırlar. Yok bu oyunda bazı kişiler hak ettiğinden küçük, bazıları ise yeteneklerine göre çok büyük rollere sahipmişler, oyuncular arasında inançlarına ve renklerine göre ayrım yapılıyormuş, mesela beyazlar ve aya tapanlar her zaman siyahlar ve güneşe tapanlardan üstün tutuluyormuş vs. ayrılıkçı, kışkırtıcı söylemlerle, zevkle oynanan oyunu kargaşaya dönüştürmeyi ve oyuncuları birbirlerine düşürmeyi başarırlar sonunda.
Bunların oyunu kaybetme korkuları arttıkça hile ve dolanları da kızışır. Tüm güçleri ile saldırırlar oynanan güzel oyuna. İçerdeki huzur ve güvenlik ortamını bozarlar ve etrafı teröre ve kargaşaya boğarlar kısa zamanda. Daha sonra bu çatışma ortamından yararlanarak bizzat oyuna müdahale ederek değişime zorlarlar yeni oyunu. Gerektiğinde bunu sağlamak için şiddete ve zora baş vururlar. Sonuçta oyun yeniden değişir ama bu kez değişim ileriye değil geriye doğru olur ve eski düzene geri dönülür.
Eski oyunun kurucuları bu mükemmel oyunu bozdukları yetmiyormuş gibi, kendi oyunlarının kurallarını baskı ve zorla, bozdukları oyunun kuralları yerine iyice yerleştirirler. Ve bu sefer işi çok sıkı tutarlar. Bir daha asla yeni oyunlar icat etmek isteyenlere nefes aldırmazlar. Farklılıklara, farklı düşüncelere savaş açarlar. Suskun oyunculardan oluşan, yukardan belirlenen kuralların en katı şekilde uygulandığı, tatsız, zevksiz bir oyun sürmektedir artık. Oyuncular kesinlikle bu oyundan memnun değillerdir…
Peki bu oyun ne kadar sürecektir?
Tabii ki koşullar iyice kötüleşip, artık bu oyundan çok küçük bir azınlık dışında kimsenin keyif almadığı bir noktaya kadar. Bu noktada yeniden isyan başlayacak ve eski oyun yeniden bozulacaktır. Yeni bir oyun bu kez sürekli olabilecek midir peki? Bu sorunun cevabı bir çok kez hayır olabilecektir belki ama sonsuza kadar değil şüphesiz… Değişim her zaman gerçekleşecektir…
İnsan denen çakıl taşı, doğayla olan mücadelesinde her geçen gün bilgisine bilgi katarak ve birikimleriyle büyüyerek, önce büyük bir taşa, sonra daha büyük bir taşa ve sonunda kayaya dönüşerek, sudaki en son halkanın da sınırlarını aşarak en büyük ve en güçlü halkaya ulaşmayı başaracaktır ama bu sudaki en büyük ve en güçlü halka olmayacaktır şüphesiz; bugünün en gelişmiş ve en üstün oyunlarının yarının insanı için en son ve en gelişmiş oyunu olamayacağı gibi. Çünkü hem doğa hem insan sürekli değişir ve onların değişimiyle iyi, güzel, değerli, üstün kavramları da. Halkalar değişirken, halkaların sınırlarını geliştirmek için oynanan oyunlar da değişir…
Evet dediğimiz gibi, gelişimin ve değişimin sonu yoktur. İnsanlara heyecan veren, onları mutlu eden öyle çok oyun bulunabilir ki daha hayatta, neden hep aynı oyunlar oynanıp dursun yenilerini keşfetmek varken ve daha iyi ve güzelini aramak dururken… hele bugünün oyunlarına hile ve dolan karıştığı çok iyi biliniyorken, haksızlıklar, ayrımcılıklar had safhaya ulaşmışken ve sadece küçük bir azınlıklığın keyfi pahasına büyük bir çoğunluğun isteksizce oyunu sürdürdüğü ortadayken, neden böyle kötü ve adaletsiz bir oyun sonsuza kadar sürsün ki….
Bu arada yaşam serüveni doğruyu aramak kadar, çeşitliliği, farklılığı aramanın da serüvenidir ve alternatifler tükenmediği sürece arayış hep sürecektir. İnsanın yaratıcı düşüncesi, daha iyiye daha güzele olan tutkusu ve adil ve insanca olana sevdası tükenmedikçe, yeni oyunlara olan inanç da hep olacaktır ve serüven hiç bitmeyecektir…
Kim demiş oyunların sonu diye!!!
Bu yazı tarihin sonu diyenlere de bir cevaptır aynı zamanda…
____________
* Yrd Doç. Dr.