Ören Bayan

Rahmetli büyükannem, örgü bir nedir, nasıl yapılır konulu ısrarlı sorularıma karşılık verdiği ustaca eğitimine bu sade fakat çok derin sözlerle başladı yıllar önce. Derindi çünkü sadece ilmek atmayı değil hayatı ilmek ilmek örmeyi öğretiyordu her bir sözüyle.

” Yünü de dikkatli seçeceksin, şişi de. Ne yapmak istediğini aklında netleştirmeden başlarsan doğru malzemeyi seçemez, doğru yöntemle öremezsin. İki ters bir düz örmek herkesin kolayca öğrenebileceği bir iş. Zor olan, ilmeklerin terse dönmesi gerektiği yerde adımlarını dikkatli saymak.’

Hayalimde dümdüz bir siyah kazak, içimde tarifsiz bir heyecan… Hadi bitsin şu ders. Ver bana şişleri büyükanne! Dik bir yakası olacak, yakanın sol yanına beyaz küçük bir inci dikicem. Tamam işte ilmek attım, gerisi kolay. Tersi düzü yok ki bu kazağın!

”Beline birkaç sıra lastik örgü yaparak başlaman lazım ki kazağın alt kısmı sünmesin. Temeli sağlam olursa, bütünü de sağlam olur.”

İtiraz edemiyorum. Çünkü biliyorum, çok haklı… Sağlam temelimiz atıldı. Deneyimli anne elleriyle pıtır pıtır örüyor. Öğlen Ajansı’nı geçiyor TRT. Çayından bir yudum alıyor büyükannem. Sabırsızlığım, kedi misali yerdeki yumağı ileri geri hareket ettirmemden belli oluyor. O, gülümsüyor tüm şefkatiyle.

” Saydın mı kaç ilmek atarak başladığımı?” Saymak mı? Benim zihnimde kazak örüldü de çoktan bitti bile. Bi alabilsem o örgüyü elime, seri üretime geçicem!

” Yaklaşık bir tahminim var büyükannem.” Gülümsemesi daha da kocamanlaşıyor yüzünde.

” Arzu ettiğine yaklaşık bir kazak mı istiyorsun,yoksa tam olarak hayalini kurduğun kazağı mı?”

Ehm..Kem Küm.. Pekala, sayıyorum şimdi. Lastik örgü adıyla kodlanan kısım bitti. ‘Düz’ tabir edilen kısma geçiyoruz. Sayıyorum ilmekleri. Sayıyorum, sayıyorum, sayıyorum… Dümdüz ve hızla ilerliyor kazağım. Çok sevinçliyim!

İki gün sonra öğlen ajansı başlamadan, boş bir çift şiş ve tuhaf renkli bir yünle ilmek atma çalışmalarımı büyük ciddiyetle sürdürürken terliklerini sürüye sürüye girdi odaya. Güzel gülümsemesiyle otururken koltuğuna, boynundaki yakın gözlüğünü yerleştirdi yüzüne. Torbasından çıkardı kazak adayımı.

” Bugün kazağının kolunu keseceğiz.”

Haydaa! Daha örülmemiş kolu nasıl keseceğimiz sorusu bir yana, güzelim kazağı neden kesiyoruz anlayabilmiş değilim! Yekpare bir kazak hedefindeyim büyükannem. Kesmeyelim!

” Kol kısmının omzuna ve kol altı boşluğuna düzgün oturması için örgü, kol yerine geldiğinde kesilir. İlmekler kaçmasın diye yapıyoruz bunu yavrum :)”

Kesmek dediği hareketin, bir nevi düğümlemek olduğunu anladığımda yüreğime serin sular serpildi, derin bir ooh çektim. Kesiyoruz kolu, hatta kestik bile. Ne güzel, artık kolu kesik bir kazağım var!

” Kollar önemlidir kazakta. Yerine kusursuzca oturmalı, kol boyunla ideal uyumu sağlamalıdır. Nasreddin Hoca’nın çorba kasesine giren koluna benzer yoksa. Diğer kolunu da çorbaya daldırman gerekir. ”

Deli bu kadın yahu :) Kıkırdamamı görmediğini umuyorum…

Kolları örmeye de lastik yöntemiyle başladı. Bu teknikte uzmanlaştım artık. Profesyonel bir lastik örgü izleyicisiyim!

Gün ağarırken uyanır her sabah ve akşam yemeğini sabahtan hazır eder canım büyükannem. İki koca gününü, bana örgü öğretmek ve kazağımı örmekle geçirebilmesinin sırrı bu. Büyükbabam hayatta olsaydı yine tüm gününü benim çocuksu hevesime ayırabilir miydi o günlerde bilmiyorum ama avukat olan büyükbabam sabırlı bir adamdı, ikimize de çok düşkündü, en önemlisi de şekeri fırlamadıkça dünyanın en sakin insanıydı, ikimiz de onu çok özlediğimizi daha dün konuşmuştuk, şimdi burada olsaydı ne de güzel olurdu… Daldığım özlemli düşüncelerden, sakin sesiyle uzaklaştım Zerrin Hanım’ın…

” Kapatmayı da iyi öğrenmek lazım Banuş.”

Buyrun burdan yakın! Önce kestik şimdi de kapatıyor muyuz yani? Makine mi bu, nasıl kapatıcaz ki?

” Başladığın işi başladığın anki özenle ve sabırla bitirmelisin. Yoksa tüm emeğin boşa gider. Sökülüverir günlerini verdiğin el emeğin en beklemediğin yerinden.”

Kapatmak da kesmekle aynı anlama geliyormuş. Paniğe mahal yok. Beli, kolu, yakası, herşeyleri tastamam kazağımın. Bitti işte! Bir küçük inci işleyeceğiz yakasına sonra ver elini Ordu Evi. Kuaföre gider belki büyükannem. Benim de saçımı yaptırmama müsaade eder mi cici kazağımın şerefine? Zerrin Hanım’la Nafiz Bey’in ilkgençliklerinden ölüm onları ayırana dek süren sevgilerini, dayandıkları zorlukları, kavgalarını, barışmalarını, büyükbabamın sigaraya olan aşkı yüzünden kaybettiği bacağını, diyabeti yüzünden dayanmak zorunda kaldığı sıkı diyetine rağmen dolaptan gizli gizli aşırdığımız reçelleri, büyükannemin at binmeyi öğrendiği günden dikiş makinası kullanmayı öğrendiği enstitü günlerine dek uzanan genç kızlığını, hünerli ev kadınlığını ve aile sıcaklığını hissettiğim tüm anıları dinleyebilir miyim kazağımın içinde sıcak sıcak otururken? Bu siyah kazağı, büyükbabamın siyah cübbesini çok sevdiğim için istediğimi, siyah rengini hep Nafiz Bey’in kendisiyle özdeşleştirdiğimi anlatabilir miyim?

” Şimdi sen de bana bir atkı öreceksin küçük hanım. Kendin başlayacak, kendin ilmek sayacak, kendin bitireceksin. Atkın bittiğinde kazağını alabilirsin.”

Yok artık! Karşılığını almadan vermiyor musun kazağımı büyükannem?!

” İlmek atma sanatını kendi elinle icra etmeden, atılmış ilmekleri sahiplenirsen, ne örgü örmeyi öğrenebilirsin ne de emeğinin keyfini sürmeyi”

Çok kızdım! Çok kızdığımı göstermek için çok sustum. Birkaç gün sustum. Birkaç gün daha sustum. Haksızlığa uğradığımı hissediyordum ve küserek kendimce ona ceza veriyordum. Bir sabah başucumdaki komodinin üzerinde iki top yün, bir çift şiş, küçük bir notla uyandığımda susmaktan vazgeçtim.

” Sustuğun her gün için beş sıra örseydin, bir haftada bitirebilirdin emek verdiğini güzel kızım. Sessiz duygularını elinden yününe aktarmak sana örgüyü öğretir bana da torunumdan güzel bir hediye getirirdi.”

Çok utandım… Çok üzüldüm… Üzüldüğüm kadar çok minnet duydum O’na. İlmeklerin her birini sevgiyle atarken demir çubuklara, yer yer ıslak hafif nemli bir atkı ördüm. Başlaması kolaydı da bitirmesi zordu bu örgü denen şeyin. Son sıraya geldiğimde usulca yaklaştım yanına. Başını gazetesinden kaldırıp yine sıcacık gülümsedi. Nasıl bitireceğimi öğretirken hiç sıkılmadan tekrar tekrar gösterdi.

Emek ve sevgiyle, tüm iyi niyetimle ördüğüm bir hayatın en güzel, en değerli motiflerini öfkeyle ve acımasızca sökerken motiflerimin ilham kaynakları, gerçek bir haksızlığa maruz kaldığım, bunu anlatmak için kıyametler kopardığım, sesimin yetmediğini anladığım her defasında sessizliğe saklandığımı ayrımsadım. Büyükannemin büyüklüğünü de anneliğini de anımsarken bir sessiz gecemde, elime bir çift şiş bir de siyah yün aldım. Başladım yeniden örmeye, her bir adımı teker teker saydım. Hayat bir ters bir yüz akıp giderken, kendisine hediye edeceğim atkım için ilmeklerimi yine sevgiyle attım. Bitirirken örgümü dudaklarımdan döküldü cümleler:

… Hayatın ilmeklerini sessizce de atabilirsin gürültüyle de. Öğrendiklerini gerçekten öğrendiysen sesin de motif olur eserine sessizliğin de… Yaşamak, ilmek atmak sanatıdır. Başlarken de ilmek sayarsın, bitirirken de… Hadi bir tane daha ör… İpler senin ellerinde…

Not: İlk yayın yeri: www.derki.com

761400cookie-checkÖren Bayan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.