Rum’un maskesi düştü

Siyasetçi değilim. Seçmenliğim bir düzeneğin uzantısı olmadığı gibi, oyum da birilerinin değirmenine su taşımaz.
Ha inandığım parti pir-u pak mıdır, onu bilmem. Tek istediğim din, inanç özgürlüğünün ipotek altına alınmaması, ülkeme, kültürüme, varlığıma, birliğime, dirliğime dil uzatılmaması, çalışanın emeğinin karşılığını alması, hak edenin hak ettiği yerde olması, kimsenin hakkının yenmemesi ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizelerindeki gibi bir ülkede yaşamaktır.

Kimsenin kimseyi üzmediği, kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı…

Tüm değerlerin pazara çıkarıldığı, oyların alınıp satıldığı bir düzen içinde o yazdıklarımızın ne kadarına sahip olduğumuz tartışılır ancak tartışılmaz olan kendi topraklarımızda özgürce yaşadığımızdır.

Tüm Kıbrıslılar bilir, lakin 1963-74 arasını yaşayanlar daha iyi bilir, insanın en büyük değeri ve zenginliği egemen bir devlet çatısı altında yaşamaktır ki çok şükür Kıbrıs Türkü bunu başarmış, varoluş mücadelesinden galip çıkmıştır. Türkün ruh kumaşı nedeniyle tüm imkanlarına ve dünyadan aldığı desteğe rağmen emeline ulaşamayan Rum ise, köşesine çekilip “kendim ettim kendim buldum” diyeceğine, 1963-74 arasını yok saymış, “Türkiye 1974’de topraklarımızı işgal etti” masalıyla konunun özünü araştırma gereğini duymayan birçok ülkeyi kandırmıştır, ta ki ilahi adalet tecelli edene kadar…

Evet… İlahi adalet tecelli etti ve Kıbrıslı Türkleri ancak ayak işleri yapabilecek uşaklar olarak gören zengin Rumlar pek acınası hale düştü. Allah kimseyi düşürmesin, sevinecek değiliz elbet ama düne kadar burunlarından kıl aldırmayan Rumlar takkelerini önlerine koyup Kayahan’ın şarkısı eşliğinde düşüneceklerine ağızlarından köpükler saçarak Kıbrıslı Türklere en ağır hakaretleri etmekteler.

Biraz empati yapmaya, ruh hallerini anlamaya çalışıyorum zira kolay değil, sen Helen megalomanlığın temsilcisi ol. Herkese tepeden bak. Sonrada AB’den, Rusya’dan, Çin’den şuradan buradan yardım dilen. Üstelik parayı verende “parayı veririm ama maaşını keserim, parayı veririm ama bankadaki paranın bir kısmını alırım” desin!

Güney Kıbrıs’taki ekonomik krizin Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştıracağı görüşü AB ve çeşitli diplomatik kaynaklar tarafından sıkça dile getiriledursun, Rumlar gerçek niyetlerini, niyetlerini değil, yüzlerini ortaya çıkardı bile. Yazarı çizeri, halkı, siyasetçisi içlerindeki öfkeyi kusmaya başladı.

Filelefthoros gazetesi yazarı Aristos Mihailidis’in köşesinde yazdıkları ne basın ahlakına, ne günlük beşeri ilişkilere, ne de barış içinde yaşaması umulan iki toplum bireyinin ağzına yakışıyor. Nefret dolu, “biz bunlarla mı barış yapacağız” dedirten sözlerden sonra, çözüm tasavvurumuzu yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.

Mihailidis’in yazısının içindeki kelimelerden dolayı peşinen özür dileyerek, “bizim hakkımızda düşündükleri bilinmeli”düşüncesiyle yazıyı olduğu gibi yayımlıyorum. Ve yazıdaki hakaretlerden daha çok, çoluk çocuk demeden öldürdükleri, gettolara hapsettikleri, 10 yıl boyunca evlerinden köylerinden sürdükleri, memuriyetten attıkları, Cumhuriyetten kovdukları ve tüm haklarını gasp ettikleri Kıbrıslı Türkler için kullandığı “devleti yıkmak için silahla mücadele eden Kıbrıslı Türkler” ifadesine dikkat edin derim ben. Zira tüm dünyayı bu mesnetsiz iddiayla kandırdılar.

***

“Bu günlerde Kuzey Kıbrıs’ta yapılan açıklamaları okuduğum zaman, kulaklarımda, görevi kısa bir süre önce sona eren hayalperest liderimizin bize Kıbrıslı Türk kardeşlerimiz hakkında öğrettikleri çınlıyor ve korkuyorum. Beş yıl boyunca her gün bize, Kıbrıslı Türklerin de aynı vatanının çocukları olduğunu, onların işgalden Kıbrıslı Rumlardan daha fazla çektiğini, adanın birleşmesi konusunda onlarla aynı vizyona sahip olduğumuzu söyledi, durdu.

Bu günlerde bu söylenenlerin ne kadar boş laf olduğunu açık bir şekilde görüyoruz.

Kıbrıslı Türk liderler ne zaman krizle ilgili gelişmelerden söz etseler, her seferinde onların gittikçe daha sahtekar, daha hırsız, daha vatansız ve daha korsan olduklarını görüyoruz. Hem çalınan malları yiyorlar, hem de hem de mağdurlarına saygı duyulmasını istiyorlar.

Her gün bizi sinirlendiren yeni bir karar alan bizimkiler yetmezmiş gibi, bir de Kıbrıslı Türk ‘kardeşlerimiz’ ölü kokan sırtlanlar gibi karşımıza çıkıyorlar.

Eroğlu tarafından yapılan açıklamada, altın rezervlerin ortak devleti kuran ‘iki halka’ ait olduğu, Kıbrıslı Rumların bunları tek yanlı değerlendirme hakkına sahip olmadıkları, Kıbrıslı Türklerin haklarını ihlal ettikleri ifade edildi. Açgözlülüğe bakın siz!

Kıbrıslı Rumlar yarım asır altın stoklarını korudular, devleti yıkmak için silahla mücadele eden Kıbrıslı Türklerse haklarını şimdi hatırladılar.

Birkaç gün önce de Eroğlu’nun Temsilcisi Osman Ertuğ da yaptığı açıklamada, Kıbrıslı Türklerin haklarını ipotek altına alamayacağımız yönünde mesaj göndermişti.

Tüm Kıbrıslıların lideri olan Hristofyas, görev süresinin tamamlanmasına kısa bir süre kala, Merkez Bankasına Yardımcı atamaya karar verdiği zaman, Toplumcu Demokrasi Partisi, Kıbrıslı Türklerin haklarına el konulmasının Kıbrıs Anayasasına aykırı olduğunu açıklamıştı.

Zor zamanlarımızda, kardeşlerimizden bu ne sevgi ve bu ne anlayış! Hristofyas’ın bu şiirsel mesajlarına yönelik destek göstergesi!

Kıbrıslı Rumların yiyecek bir şeyleri olmadığı zamanda bile, onlar ‘devletin’ statüsünün yükseltilmesi için argüman buluyorlar!

Yani bu davranışları karşısında ne dememizi bekliyorlar? Onları tecrit etmemek için Avrupa Parlamentosuna gözlemci olarak iki Kıbrıslı Türkü koymayı organize eden AB içindeki Türk hayranları da bu tür davranışlar karşısında ne dememizi bekliyorlar?

Mantık şudur ve Türkçedir: ‘Aşağılıklar s..tirin gidin!’

Çok geç olmadan bazı kişilerin bunlarla da ilgilenmeleri çok iyi olacaktır. Öyle değil mi Sayın Kasulidis?”

1621030cookie-checkRum’un maskesi düştü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.