Sağlık sorunlarımız

Diyet uzmanlarının ve hekimlerin, özellikle kalp ve damar hekimlerinin tehdidi altındayız: her gün bize gazete sayfalarında korkunç bilgiler veriyorlar. Hastalık hastası olacağız yakında. Yeni bir şey söyledikleri yok, döndürüp döndürüp aynı şeyi söylüyorlar. Onların dediği gibi yapmazsak başımıza neler gelebileceğini uzun uzun anlatırken “Hele bizi dinleme de bak, görürsün dünyanın kaç bucak olduğunu!” der gibi bir havaları var. Bizimse önünde sonunda ödeyeceğimiz bir can borcumuz var. Kimimiz şundan kimimiz bundan gideceğiz. Ne kadar çırpınırsak çırpınalım sonunda olacağı o. Önemli olan yataklara düşüp çeşitli sıkıntılar yaşamadan, ona buna muhtaç olmadan çekip gitmek. Gözümüz elbette mutlu ölümlerde. Olmazsa da olmaz, ne yapalım. Doğayla sözleşmemiz yok ki! Düzgün yaşamak ve düzgün ölmek her insanın amacı olmalı. Nasıl olsa bir gün öleceğiz diye yahey bir yaşam tutturmak kendini bilen insana yakışmaz. Gençlikte hiçbirimiz bu anlamda çok özenli olamadık, çok özenli olmanın çok gerekli olduğuna da inanmıyorduk. Gençliğin kendine göre güzellikleri yanında kendine göre aptallıkları vardır. Ama belli bir yaşa gelince o özensizliklerin faturasını ufak ufak ödemeye başladık. Her akşam rakı içtiğim günlerde yani bundan yirmi beş yıl kadar önce ikide bir aptalca bir söz söylerdim: “Toprağın altına sağlam bir karaciğer götürmem gerekmiyor.” Bakın şu salağın sözlerine. Sonra sonra bu kafasızlığımdan kendim utandım.

Ne yesek ne yemesek? Nasıl yesek neden yesek? Ne zaman yesek kiminle yesek? Gazete sayfalarında bu sorunlar tantanalı yemek reçeteleriyle birleşince herkesi olmasa da kendini bilenleri, bu arada geniş kitleleri rahatsız ediyor. Bugün cahilliğin ve yoksulluğun alabildiğine yayıldığı toplumumuzda kimin nasıl beslenmesi gerektiğini her gün hem de gözdağı verircesine kafalara vurmak pek hoş kaçmıyor. Istakozu yiyecek olan onu nasıl yiyeceğini de elbet düşünmüştür. Her ıstakoz dediğimde Metin Eloğlu’nun şiirini anımsarım. Bazı şairlerin değeri abartılmış bazı şairler de görmezden gelinmiştir. Metin Eloğlu da piyasasını iyi yapamamış şairlerdendir. Onun Düdüklü tencere’sindeki Köroğlu şiirini anımsıyorsunuzdur: “Andıkça içim sızlar / Çukurmuhallebici’de yediğimiz o sütlacı / Suratına çalarım şu sahanı / Canım benim // Istakozun üstüne maydanoz ekiyorlar / Bu öğlen Ali’yle de dalaştık / Ali çerkestavuğu yiyor ben niye yemeyeyim / Kaldır önümdeki şu kapuskayı // Kaldır dedim ulan / Kaldır dedim ulan / Kaldır dedim”. Parasız günlerimizde kocaman bir lahana alır, ondan ardı ardına kapuska yapardım. Oğlanlar yılmışlardı. Okul dönüşü kapıdan girer girmez ne yiyeceğiz diye sorarlardı. Kapuska dediğimde “Ya baba gene mi!” derlerdi. Yıllar geçti, işsizlikten azbuçuk kurtulduk, onlar gene okul dönüşü aynı soruyu sordular. Ben gene kapuska derdim, gülüşürdük.

Bence sorun anlaşılmıştır, boşu boşuna sakızlandırıyorlar. Gerçekte hekim kardeşlerimizin ve diyet uzmanı güzel ve alımlı ablalarımızın ne demek istediği apaçık ortadadır. Onu bir özet yazı biçiminde her gün her gazetenin bir yerine koyup çıkmak ve insanların ne yapacağını bilemediği şu zamanlarda yıldız falına ağırlık vermek bence daha doğru olur. O yazı şöyle olabilir örneğin: “Sakın sigara içmeyin, bir tane bile içmeyin, ayrıca sigara içilen ortamlarda da bulunmayın. Alkolle de içli dışlı olmak iyi değildir: onu da kırk yılda bir için ve çok az için. Mayalanmış içkilerden çok damıtık içkilere yönelin. Bununla birlikte her akşam içeceğiniz bir kadeh kırmızı şarap damarlarınıza çok iyi gelecektir. Haftada iki kereden çok et yemeyin ve kömür ateşinde pişmiş etlerden kaçının. Haftada enaz iki kere pis denizlerden tutulmuş da olsa balık yiyin. Ancak daha çok ızgarada pişmiş balığa ağırlık verin, kızartmaların size zararlı olduğunu unutmayın. Balığı ya da başka bir şeyi kızartmak gerektiğinde yağı ikinci defa kullanmayın. Sofralarınızdan salatayı, özellikle yeşil salatayı eksik etmeyin. Bu arada dengeli beslenmeye bakın ve tek tip yiyecekle beslenmenin sağlığınız için iyi olmadığını unutmayın: yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda olsun ve bir yediğinizi kolay kolay bir daha yemeyin. Pilavı ve makarnayı ölçülü yiyin. Yemeklerinizde zeytinyağı kullanın ama zeytinyağının da bir yağ olduğunu unutmayın. Peynir tüketimini de aza indirin, özellikle sütün ve sütten yapılmış yiyeceklerin yağsız olanlarını seçin. Bu arada bol bol meyva tüketin, özellikle ara öğünleri meyvayla geçiştirin. Meyvayı sofranızdan eksik etmeyin ama meyvanın yemekten bir saat sonra yenmesi gerektiğini de unutmayın. Açlık duygusunu bastırmak için fındıktan ve cevizden yararlanın. Akşam saat altıdan sonra bir şey yemeyin, özellikle ağır yiyecekler yemeyin.” O kadar!

642200cookie-checkSağlık sorunlarımız

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.