Sekiz onbeş vapuru

Kimi gazete de, kimi çay da, kimi uzaklardaydı kalabalıkların. Ne kadar uzun zaman olmuştu çocukluğumu 8:15 vapurunda bırakalı. Uzandım süs diye asılı can simitlerinin yanından denize, köpük köpük bir çocukluk bıraktım  Beşiktaş’a doğru. Kimsesiz değildim, tercihim kendim olmaktı denizin ortasında…


Sevgilim, dostlarım, ailem  aklımda, yalnızlığımı sevdim, Kadıköy-Beşiktaş vapurunda.
Kot pantolonum, Lennon gözlüklerimle okudum, büyüdüm, para kazandım. Çırıl çıplak bir  gençlik bıraktım  Beşiktaş iskelesindeki taşa…


Donarken parmaklarım bir Aralık akşamı iskele kıyısında, evimi özledim , annemi, babamı, kardeşimi… Ben bu şehirde yeniden doğmayı öğrendim yalnızlığımla. Bir elimde otobüs bileti, diğer elimde vapur jetonu, cebimde sevgilimin fotoğrafı, her zaman, her yerde, herkese uzaktım ve market içi alışverişlerde hep yalnızdım… Domatesi, pırasayı ve diğerlerini pazar samimiyetiyle almak uğruna. Balıkçı  Arif vardı gözleri parlak parlak, elleri tombulca,   Koşuyolu’ndaki pazarda. ‘Alma abla’ derdi, ’ yakışmaz sana’. İnandım ben gözlerimin içine bakan insanlara. Sevdim mevsimini yuvarlak tarihli Aralık ayının. Her değişimi bir kış gününe rastladı hayatımın. Ve en çok 8:15 vapurunda alıkoydum ilk gençliğimi.


Çünkü en çok kendimle kaldığım  yerdi orası.


8:15 vapuru… Hiç kaçırmadım, hep yetiştim hayata. Kadıköy’e, Haydarpaşa’ya, Kız Kulesi’ne, Üsküdar’a. Kendimi ait hissettiğim Asya’ya, ruhumu bulduğum Avrupa yakasına.
Yanıma düşen insanların gazetelerine musallat olmadan, bir sıcak sahlebin dudağımı yakan tarçınında, denizini sevdim İstanbul’un.


Tıpkı’ benim gibi iki arada bir dere yatağı, asla bir araya gelemiyecek sevdalılar gibi,
birbirini özleyen kıyılarını sevdim. Ve özlemlerimi 8:15 vapurunda biriktirdim.


Gökgürültülü akşamlarda, paçamdan sızan yağmura inat, üşüyen ellerime, ayaklarıma aldırmadan, simit ve çay kokan sıcak oturma yerlerinden uzakta, denizi görmek uğruna hep dışarıdaydım. Uğurlayan bir Haydarpaşa, selamlayan bir Galata vardı karşıda. Sonra Nişantaşı, Teşvikiye, Şişli, Sıracevizler… 18:45’le  tekrar dönüşlerim Koşuyolu’na. Her dönüşte şükrettiğim bir sıcak evim, çayım, ekmeğim.


Ben 8:15 vapurunun, beni her sabah karşı kıt’aya geçirip tekrar geri getirmesini çok sevdim. Çünkü her gidişin bir dönüşü vardı gençliğimin. Şimdiyse,  dönüşsüz gidişlerimin sessizliği. Ve iyi ki diyorum İstanbul varmış. İyi ki bir karşı kıyı varmış kaçabildiğim, Yoksa bu kadar güzel olmazdı ilk gençliğim, Ve ben belki de bu kadar hızlı büyüyemezdim…


Geri dönüşünü kendim belirlediğim yollarda, bir arabam var artık. Basıyorum gaza son sürat… Ama biliyorum ki  8:15 vapuruyla gidip, 18:45 vapuruyla geri gelmeyecek cebimde jeton biriktirdiğim o  yıllar… Ve içimde bacası hala tüten O vapur.


Sağ ayağım gazda, ve ancak ben frene dokunursam duracak hayat… Anılarımda bir güzel gençlik vapuruyla.


[email protected]


SİBEL BENGÜ’NÜN DİĞER YAZILARI


– Çok sevgili sevgililer günü için…
– Açık reçete…
– Çocuk
– Sen de kimsin?
– Kar yağarken pencerenden…
– Bayramları nasıl bilirdiniz?
– Ne kadar buradasın?
– Bu hayat nasıl geçer?
– Aşık kimdir?
– Aşk ne değildir?
– Aşk nedir?
– Herşeyin bir şeyi vardır…
– İyi insan kimdir?
– Kaygı çok kaygan bir kelimedir…
– Bumerang aşklar…
– İstanbul’da yine yağmur var…
– Kelimeler, kelimeler, kelimeler…
– Bir şairin bildiği sevgi/ Attila İlhan için…
– Nedir, niyedir? Neyse…
– İnsan bazen kendini bırakıp delice gitmek istiyor…
– 3 kadın 1 kritik…
– Hayatın şablonu mu var?
– Haydi dostlar buyrun kahveye…
– Muhakkak…
Aşk’a herşey dahil…
Bir İstanbul hatırası
Kadın dediğin
– ‘Adam gibi adam’ dedikleri…
– Mantığım intihar, ruhum serseri… 
– Hiç-bir-şey anlamıyorum… 
– Hayal adalar… 
– Kırmızı başlıklı kızın nesi var?  
– İstanbul’a bir günlük firar… 
-Bırak deli desinler… 
-‘Sen benim rüzgar gülümsün…’ 
-Pardon tanışıyor muyuz? 
-İstanbul 
-Kıymık… 
-Siz mağrur musunuz? 
-Ne kadar önemsiyoruz yarınlarımızı? 
-Küçük şeyler… 
-Yürek mahrem bir bölgedir 
-Kiler… 
-Keşke 
-Anne karabiyesi… 
-Tren garları… 
-Yangın yeridir yürek, külleri kelimeler…
-Bir gün… gemiler… geçer… 
-Önsöz 
-O fotoğraf… 
-Durup dururken… 
-İçiyorsam sebebi var…
-Susmak üzerine… 
-Zor…anlatması zor… 
– Ciddi insan… 
-Kalbim Anadolu…
-Aşk niye biter? 
-Oğlum şiir oku…çünkü…
-Ne olmazsa olmasın, içinde sen varsın 
-Ölüm diye bir şey var… 
-Kırmızı başlıklı kızın neyi var?.. 
-Bebek’te gitmek zamanı…
-Kadın…nedir senin aşktan anladığın? 
-Altı üstü bir küre… 
-Aşk seni sordular…
-Atlıkarınca… 
-Dün haberini aldım…
-AY bilmecesi… 
-Karanlıktan korktuğumu nereden bildiniz? 
-Yüreğimin tozunu aldım… 
-Ne zaman yağmur düşse bu şehre… 
-Onlarca onlar…
-Kimsin sen?
-Bir sevgililer günü klasiği…_
-Nakış… 
-Rüya 
-Bilmen gerek… 
-Olgunluk… 
-İlk şiir 
-Kadınlar ne ister? 
-Meraklanınca

699260cookie-checkSekiz onbeş vapuru

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.