Soyluluk nedir?

Deha her zaman soyludur diye düşünür koca Balzac. Dehanın ölçülü, özenli, ağırbaşlı, anlayışlı olduğunu söylemek ister. Soylu terimi bize her zaman güzel şeyleri duyurmaz. Gün olmuş devran dönmüş, kendini bilen insanlar soylu kesimin soysuzluklarından nefret etmişlerdir. Balzac da elbet tarihsel anlamdaki soyluluktan sözetmek istemiyordu. Gerçekte kendisi soyluluğu çoktan geride bırakmış bir dönemin insanıydı. Onun özellikle geçmişe dönük duran bakışları belki de geride kalmış bir şeyleri, soyluluk gibi bir şeyleri arıyordu. Yaşadığı dönem artık soyluluğun yerine kazancı koymuş bir dönemdi. Yeniçağ’ın hemen başlarında ya da hatta Ortaçağ’ın üçüncü evresinde Geç Ortaçağ’da ortaya çıkan bu eğilim XIX. yüzyılda yaşama iyiden iyiye ağırlığını koymuştu. Balzac’ın o günün Fransa’sına getirdiği ağır eleştiriler artık kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen insanların varlığından yakınmaydı elbette. İnsanlar bu yüzyılda basite değer vermeyen ve Yeniçağ öncesinin “onur” kavramını öne çıkaran bir Cyrano de Bergerac yaratmışlarsa ve onu heyecanla izlemişlerse bunun bu yönde bir anlamı olmalıdır. O zaman insanlar XVII. yüzyılda yaşamış bir kişilikten, Cyrano de Bergerac’dan dünyaya sevgiden ve onurdan başka bir şeye önem vermemek için gelmiş bir tiyatro kahramanı yaratmışlarsa bunun bu yönde bir anlamı olmalıdır.

Bu çerçevede Antisthenes’in M.Ö. IV. yüzyılda “Soylu insan erdemli insandır” demesi de soyluluğu çok özel bir değer olarak görmemiz için bir dayanak oluşturuyor. Bundan soylu sınıfının bütün insanları erdemlidir gibi bir sonuç çıkarmak isteyene en başta o sınıfın insanları gülerler. İnsanı soylu kılan öncelikle davranışlardır. Bu elbette en hafif ya da en basit anlamında terbiyeli olmak ve bunu davranışlarında yaşamak anlamı taşır. Biz zaman zaman dostlarımızla konuşurken şöyle deriz: “Kimse ahlaklı olmak zorunda değil ama herkes terbiyeli olmak zorunda.” Sözü tersten anlamak gibi kötü bir alışkanlığı olanlar bundan şu sonucu çıkaracaklardır: “Önemli olan terbiyeli olmaktır, ahlaklı olmak ya da olmamak önemli değildir.” Olur mu öyle şey! Ahlaklı olmak da terbiyeli olmak kadar önemlidir. Ancak ahlaki sorumluluk tek kişiliktir: ahlakdışı davrandığımız zaman kınanmaktan cezalandırılmaya kadar çeşitli yaptırımlarla yüzyüze gelebiliriz. Bu durum bizi bağlayan bir durumdur. Ahlakdışı bir davranışımız öncelikle bize zarar verir. Ahlakdışı davranmakla yakınlarımızı utandırdığımız da olur. Ahlakdışı bir davranışı kimseye belli etmeden yapmayı başarırsak her şey son derece kolaydır.
Terbiyesizlik doğrudan doğruya başkası’na yöneliktir. Terbiyedışı bir davranış karşısında bizler kendimizi aşağılanmış duyarız. Karşınızdakiyle konuşurken ayaklarınızı masaya dayayıp tabanlarınızı ona doğru çevirdiğinizde karşınızdaki adamı doğrudan adam yerine koymamış olursunuz. “Efendim, benim bu davranışım düpedüz içtenliğimden geliyor. Necabettin benim çocukluk arkadaşım. Biz onunla gün olmuş sille tokat kavga etmişiz, gün olmuş birlikte donla denize girmişiz…” Terbiyesizliğe geçirilen kılıflar bazen çok incedir, hafif bir ışık vurduğunda arkasını gösteriverir. Soylu ruh seçici ve zorlayıcıdır, en önce de kendini zorlar. Rüzgara göre eğilip bükülmeyi kendine yediremez ve kaba bir kuralcı olmayı düşünmemekle birlikte tutarlılığını her zaman korur. Ondan ödün vermesini bekleyemezsiniz, ikiyüzlü olmasını da bekleyemezsiniz, çıkarı için değerlerinden vazgeçmesini de bekleyemezsiniz.

Soylu kişi yanlış yapmaz mı? Yapmaz olur mu hiç! Her kişi yanlışını kendi bilinç koşulları çerçevesinde yaşar. Bir insan ne kadarsa yanlışı da o kadardır. El arabasıyla kömür taşıyan bir kişinin yapacağı kaza bir uçak pilotunun yapacağı kazadan çok daha az yıkıcıdır. Soylu bir kişinin bir gece yarısı işten yorgun dönüp karısının yatağına gireceği yerde yanlışlıkla baldızının yanına uzanabileceğini düşünebilir misiniz? Soylu bir kişinin kendisinden artık ayrı yaşamak isteyen karısını “Seni kimseye yar etmem” dedikten sonra öldürüp kör testereyle baş, gövde, kol ve bacaklar olmak üzere altıya böleceğini aklınıza getirebilir misiniz? Demek ki sevgili dostlarım soyluluk dediğimiz şey bir ruh yüceliğinden başka bir şey değildir ki elbet öncelikle eğitimle ve eğitimin daha doğal bir biçimi olan görgüyle ilgilidir. Çevrenize şöyle bir bakın, bir tane bile yanlış yapan insan bulabilecek misiniz? Pekiyi kimse yanlış yapmıyor da bunca yanlış nereden geliyor diyeceksiniz? Yanlış yapan yok, çünkü kimse yanlışını benimsemiyor, kimse ben yanlış yaptım demek inceliğini gösteremiyor. Kimse özür dilemediği gibi çokları yanlışlarını da sonuna kadar savunmaktan geri kalmıyorlar. Birine çıkıp sen şöyle şöyle bir yanlış yaptın deyin de bakalım size neler yapıyor. Terliği ayağından çıkardığı gibi…

643270cookie-checkSoyluluk nedir?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.