Spor aşığı toprağa karışırken…

Beni tanıyanlar bilir, futboldan hiç anlamam ve seyretmesini de sevmem. Fakat, ülkemizde nerelisinden önce sorulan bir soru vardır, hangi takımı tutuyorsun? Ben de bu soruya hep değişik yanıtlar vermişimdir. Çocukluğumda kanaryalı oldum, sonra siyah beyazlı, daha sonra aslanlı takımı tuttum, büyüdükçe ve daha sonraları Anadolu takımlarına doğru yöneldim, kim bu üç takımı yeniyorsa onu tutar oldum!

Yurdumdan uzak yaşadığım dönemlerde, orada yaşayan gurbetçilerin muhabetinde aynı soru soruldu, hangi takımı tutuyorsun? Cızırtılyan radyo yayını içinde takımının maçını dinleyen insanların arasında Kocaeli dedim. Gurbette olup da neden ülke takımı tutulur anlamam ama yaşadıkları ülkenin şehirlerini bilmeyenler, üç büyüğün tarihini ve ne zaman kimi yendiklerini ezbere bilirler. Ben Kocaeli dediğimde kimse inanmaz, fakat yine de kendi takımlarını öve öve anlatırlar. Futboldur bu, yener de yenilir de, hatta beraber de kalır. Başka sonuç bilmiyorum derim. Bu sene iyidir, gelecek sene kötü olabilir. Onun hep başarısı olması imkanı yoktur, olmuş olsaydı, tek takımlı lig olurdu, hep aynı takım birinci olurdu. Aynı takım olmuyor da, hep 4 takım birinci oluyorsa, orada adaletsizlik olduğunu ve dengeli olmayan şeylerin varlığından dem vururdum! Bizdeki futbol şöleni, demokrasimiz kadardır. Hep aynı renkteki insanlar şampiyon olur ya da iktidar!

Adana’ya İtalya’dan konuk takım geldiğini duyunca ve haberlerde ezilenlerin renklerini ve başkaldırın simgesini gördüğüm günden beri Adana Demir Spor’lu oluverdim. Sanayileşmiş futbol değil, oyun için ve zevk için futbolu savunduklarından dolayı, o takımı tutar oldum ama bana şimdi sorsalar kim oynuyor, kim yönetiyor, kim teknik yönetici bilmem. Önemli olan orada ruh bütünlüğü derim! Benim için önemli olan ezilenin yanında yer alınması ve bu sistem dışında bir şeylerin var olabileceğini göstermesidir.

Futbol merakım bu kadar olduğu içinde, arada ve zorunlu kaldığımda futbol programlarını izlerim. Konuk gittiğim evde genelde futbol ile ilgili haberlere daha çok dikkat kesilir. O sırada duydum ve gördüm ekran aracılığı ile Özhan Canaydın. FairPlay diye bir kavramdan bahsediyor, oda kendisince sanayi olmuş bir takımın, görsel özelliklerin öne çıkarılarak, kardeşçe karşılaşma olmasını ve kurallara uygun davranılmasını istemektedir. Stadyumlara ailesi ile gelip maç keyfini yaşamasını savunmaktadır. Ailelerin gelmesi demek, en azından kavganın, küfürün uzak durması anlamında kullanmaktadır. Çünkü futbol, sadece erkeklere yönelik bir spor ve tüketim aracı değildir, kadınlar ve çocuklarda bu tüketici kesimin parçasıdır ve o tüketici kesim kazanılmalıdır. Güler yüzlü ve spora hakim bir görüntü çizmektedir. İşadamı olduğunu yaşam öyküsünden biliyorum ama bütün bu özelliklerinin dışında spora aşık bir olduğunu da o programlara bakarak öğrendim.

Spora aşık ve fairplay ruhunun Türkiye’deki temsilcisi maalesef toprağa karışmış, üzüldüm. Güneşin bahara döndüğü bugünlerde, sonbaharın izlerini görmek üzüntü vermesine rağmen, onun toprağından yeni fidelerin ve filizlerin yeryüzünü kucaklayacağını düşünerek, yolun açık olsun gülen yüzlü, güzel insan diye uğurlamak istedim.


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1585990cookie-checkSpor aşığı toprağa karışırken…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.