Suyun ardından sıra ormanların özelleşmesinde mi?

Türkiye, Nisan ayında kapsamlı bir uluslararası etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 9-18 Nisan tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek olan etkinliğin adı, ’10. BM Ormancılık Forumu’.

180 ÜLKEDEN, BİN 500 KATILIMCI BEKLENİYOR

Adından da anlaşılacağı gibi ormancılık üzerine uluslararası politikaların tartışılacağı foruma 180 ülkeden bakanların davet edildiği belirtiliyor. Bugüne kadar 3 yılda bir ABD’nin New York kentinde düzenlenen forumun ilk kez bu kentin dışında yapılacağı bilgisini veren Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, foruma bin 500 yerli ve yabancı katılımcının gelmesinin beklendiğini açıkladı.

FORUMUN ANA TEMASI: ORMANLAR VE EKONOMİK KALKINMA

İstanbul’un forum boyunca ve 2 yıl süreyle dünya ormancılığının odak noktası ve çekim merkezi olacağını öne süren Bakan Eroğlu, ana teması ”Ormanlar ve Ekonomik Kalkınma” olarak belirlenen forum öncesinde yaptığı açıklamada, Türkiye’ye gelecek bakanlarla ortak proje yapma imkanı olacağını söyledi.

ORMANLARIN ‘YEŞİL EKONOMİ’YE KATKILARI TARTIŞILACAK

Bakan Eroğlu, 21 Ocak’ta yaptığı bir başka açıklamada ise forumda, “ormanların korunması, sürdürülebilir bir şekilde işletilmesi, ormancılığa dayalı ekonominin, toplumun sosyal ve çevresel gelişimine olan katkısının artırılması, ulusal ormancılık programları, ormanların şehir topluluklarına ve yeşil ekonomiye olan katkıları” gibi konuların ele alınacağı belirterek, “Böylece ormanların sürdürülebilir yönetilmesi, korunması, işletilmesine dair bilgi ve tecrübelerimizi paylaşmayı, küresel iklim değişikliği ile mücadelede anahtar role sahip ormanların önemi ile alakalı Dünya’ya güçlü mesajlar vermeyi hedefledik” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin yoğun gündemi arasında kamuoyunda fazlaca yer bulamayan ancak alınacak kararların yaratacağı sonuçlar açısından hepimizi doğrudan ilgilendiren forumun içeriği konusunda bugüne kadar yansıyanlar enine boyuna tartışılmayı bekliyor.

KORUMA BAHANE, KALKINMA ŞAHANE

Ana tema olarak “Ormanlar ve Ekonomik Kalkınma” gibi bir başlığın seçilmiş olması, orman dokusu açısından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip olan Türkiye’nin orman varlığının üzerinde küresel ölçekte bir takım kararların alınması kaçınılmaz olduğunu düşündürüyor. Bakan Eroğlu’nun dile getirdiği, “ormanların şehir topluluklarına ve yeşil ekonomiye olan katkıları” gibi başlıklar, forumun tüm kamuoyu tarafından daha yakından izlenmesini demokratik kitle örgütleriyle meslek odalarının müdahil olmalarını gerekli kılıyor. Koruma, sürdürülebilir kalkınma vs gibi söylem ve uygulamaların, ‘ticarileşme’ söz konusu olduğunda yalnızca ticarileşmenin önünü açan birer payanda olduğunu bugüne kadar yaşanan bir çok örnekte gördük, görüyoruz. Bir bakıma tüm bu yaşananları “koruma bahane, kalkınma şahane” olarak özetleyebiliriz.

PARA ETMEYEN AĞACI ‘ORMAN’DAN SAYMAYAN ZİHNİYET

Özellikle doğal varlıkların yalnızca ‘kaynak’ olarak görüldüğü bugünün ekonomi anlayışında, orman gibi yaşamın temeli olan ekosistemlerin, “para eden” ve “para etmeyen” olarak sınıflandıran politikalar üreten siyasetçilerin eline bırakılamayacağı önemli bir süreçten geçiyoruz. Odun ya da kereste olarak değeri olmayan ağaç ve ağaççıkları ‘orman’dan saymayan yasal düzenlemelerin altına imza atanların, yaşam için pek çok önemli işlevi yerine getiren yüzlerce türün yok edilmesine yol açtıklarını düşününce bu daha da önemli hale geliyor.

ENDİŞELER İÇİN GEÇ Mİ KALINDI

Bu aşamada, “foruma yaklaşık iki ay kala bu endişeleri dile getirmek için geç kalınmadı mı?” sorusu akla gelebilir ve haklı bir soru da olabilir. Kendi adıma söylemem gerekirse, geçtiğimiz yıl bu foruma ilişkin çekinceleri içeren bir kaç yazı yazdığımı anımsatabilirim. Ancak toplumun tamamının yanı sıra, genel olarak bütün canlı yaşamın geleceğine ilişkin uygulamaların, hızla değişen sarsıcı gündemimizin içinde kendine hiç bir zaman hak ettiği yeri bulmadığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bir başka deyişle kendi geleceğine ilişkin yaşamsal kararları izlemesi, müdahil olması, refleks göstermesi gereken kamuoyunun büyük kısmının gündelik sorunlarının derdine düştüğünü söylemek yanlış olmaz sanırım. Karar vericilerin ve uygulayıcıların işini oldukça kolaylaştıran bir yanı da yok mu bu durumun?

ORMANLARIMIZ DA SULARIMIZ GİBİ OLMASIN

“Ormancılıkla ilgili uluslararası bir forumun Türk ormancılığına iyi ya da kötü ne gibi yansımaları olacak?” sorusunun yanıtını bugünden vermek kolay değil. Kaldı ki doğru da değil. Ancak Türkiye’de bugüne kadar benzeri etkinliklerin en sonuncularından biri olan Dünya Su Forumu’nun arkasından yaşananları anımsayınca, akıllarda kalan kimi tartışmaları güncellemek gerekiyor.

Anımsanacağı gibi, 16-22 Mart 2009 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen 5. Dünya Su Forumu’nun ardından, Türkiye’de suyun ticarileştirilmesinin önünü açan süreç hızlanmıştı. Bir anlamda 50 milyar dolarlık ticari hacmi olduğu söylenen Türkiye’nin ‘su pazarı’nın, yerli ve yabancı tekellerine açılmasını sağlayan uygulamaların önü açılmıştı.

Ana teması “Bölgesel Su Sorunları ve Çözüm Arayışları: İstanbul Bakışı” olarak belirlenen su forumunun ardından kanun hükmünde kararname ile Türkiye Su Enstitüsü (SUEN) adıyla bir kurumun oluşturulduğunu ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı olarak çalışmalar yürüttüğünü anımsatalım.

YAŞAMIN EN TEMEL ÇÖZÜMÜ OLAN SU, SORUNA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

“Su forumunun ardından suyla ilgili sorunlar çözüldü mü?” sorusu akla gelebilir. Hemen söyleyelim; en başta yeraltı sularına sayaç takılarak çiftçilerin tarımda kullandıkları suya erişiminin ‘para’ya bağlanması olmak üzere, su kullanım hakkı anlaşmaları ve su kaynaklarının ticarileştirilmesine yönelik pek çok uygulamayla su, bir ‘sorun’ olarak gündelik hayatımızdaki varlığını sürdürdü. Bir başka deyişle doğru politika ve uygulamalarla yaşamın temel taşı olan su, her alanda çözüm üreterek çevrimini sürdürürken, bir sorunun nesnesi haline getirildi. Suyun cennete dönüştürdüğü Anadolu’nun bütün vadilerine bakmak bunu anlamaya yetiyor.

DOĞAL VARLIKLAR KAPİTALİZMİN YENİ SALDIRI ALANI

Su forumuna ilişkin detaylar çoğaltılabilir. İlgilenenler, şu bağlantıdan daha çok ayrıntı öğrenebilir: ( http://www.un.org/esa/forests/) Ancak sözü uzatmadan konuya dönelim. Türkiye’nin orman varlığının neredeyse tamamının devletin tasarrufunda bulunduğunu biliyoruz. Ormancılık kuruluşumuzun Osmanlı’dan bugüne ulaşan köklü kurumlarımızdan biri olduğunu da…

Ancak sermaye birikimi ve varlığını sürdürebilme açısından, dünyanın içinde bulunduğu ekonomik krizler ile tüketim alışkanlıklarının değişmesinin de etkisiyle üretim alanları daralan pek çok sektörün son yıllarda doğaya saldırdığını da biliyoruz. Kısacası, suyundan toprağına, taşından ormanına yaşamın en temel varlıkları bu yüzyılın son çeyreğinde kapitalizmin yeni saldırı alanı haline geldi. Bir ülkede, o ülkenin değerlerini ilgilendiren bir konuda içinde, “sürdürülebilir”, “işbirliği”, “anlaşma” ve “kalkınma” gibi cümlelerin geçtiği etkinlikleri yapılıyorsa, bu, yediden yetmişe o ülkenin bütün yurttaşlarının yakından izlemesi gereken bir etkinliktir.

Türkiye’nin orman varlığına ilişkin pek çok önemli ‘işbirliği’ ve ‘anlaşma’nın yapılacağı duyurulan 10. BM Ormancılık Forumu, üzerine ölü toğrağı örtülmüş bir ülkede değil, geleceğine ilişkin alınacak kararları irdeleyen, katılımcı ve mücadeleci bir topluma sahip ülkede yapılmalı.

1547400cookie-checkSuyun ardından sıra ormanların özelleşmesinde mi?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.