İsveçte evlatlık çocuk olmak*

İsveçlilerin ‘’zayıf refleksli’’ oldukları söylenir; ‘’Yürürken sakız çiğneyemezler; iki hareketi aynı anda yapamazlar’’ denir… 1970’li yıllarda ‘’cinselliği’’ adeta tüketen İsveç toplumu, çocuk doğumları konusunda da ‘’yorgun’’ bir görüntü sergiliyor. Ya evlenmiyorlar; ya da evleniyorlar, ama çocuk yapma konusunda isteksizler. Yaklaşık 20 yıldır, ülke nüfusu 9 milyon dolayında seyrediyor. Son yıllardaki göreceli nüfus artışının aslan payı ise göçmenlere ait… Sarışın, ince belli İsveçli dilberin genç yaşta çocuk doğurması, vücut ve yüz estetiğinin bozulması anlamına geliyor. Çocuk yapmakla iş bitmiyor; geceleri uykularını bölerek kalkıp emzireceksin; altını değiştireceksin… Sonra da çocuğun bakımı, büyütülmesi zor iş doğrusu… Nasıl olsa her şeyin hazırını bulmak mümkün. Öyleyse, çocuk yapmak yerine, en uygunu bu işlerle ilgili internet sitelerine bakmak; gidip Afrika’dan, Uzak Doğu’dan, ya da İsveç’deki ilgili kurumla iletişime geçerek istenen renk, yaş ve cinsiyette bir evlatlık edinmek… Aracı internet siteleri, çeşitli dernek ve kuruluşlar, bu konuda çok çekici öneriler sunuyorlar. Yoksul ülkelerde yaşayan çok çocuklu aileler, bakmakta zorlandıkları çocuklarını internet siteleri aracılığıyla satışa çıkarıyor. İlgili dernekler, aracı kuruluşlar, çocuk alımı amaçlı gezi turları düzenliyor. İsveç Evlat Edinme Merkezi adlı kuruluş da genellikle ülke içindeki evlatlık alımlarını organize ediyor. Çocuğun cinsiyetinden yaşına, göz renginden kilosuna dek bütün ayrıntıları bildirerek istediğiniz standartta bir çocuk edinmeniz mümkün…Evlat Edinme Merkezi aracılığı ile bulunan evlatlıklar, genellikle, aile içi şiddet, anne, babanın uyuşturucu ve alkol bağımlısı olması nedeniyle, ailelerinden alınarak yetiştirme yurtlarına yerleştirilen çocuklardan oluşuyor…

Gelin, şimdi evlat edinilen çocuklardan alalım haberi:

Helena, Afrika kökenli; esmer, gülünce beyaz dişleri parıldayan mutlu görünümlü bir kızdı. Lund Üniversitesinde toplumbilim okuyordu. Dört yaşındayken İsveçli zengin bir aile tarafından evlatlık alınmış, özenle bakılıp büyütülmüştü. Evlatlık alındığını aklının erdiği günden beri biliyormuş, ancak, ilk yıllarda bunun ne anlama geldiğini yeterince kavrayamıyormuş. Gerçek anne ve babasını 16-17 yaşına geldiğinde aramaya başlamış. İki yıl önce, okul stajı için Gambia’yı seçmiş. Gitmiş, doğduğu kenti bulmuş. Aradan geçen yıllarda, yüzünü hiç anımsayamadığı babası ölmüş. Annesi, ‘’boncuğum!’’ diye ağlayarak karşılamış onu; küçükken annesi ona ‘’boncuğum!’’ dermiş… Helena, kendisini kollarının arasına alan annesinden hiç etkilenmemiş; “Afrikalı o kadından doğduğumu biliyordum. Ancak, o kadın benim için artık sıcaklık duymadığım bir yabancıydı. İçimde ona karşı hiç bir şey hissetmiyordum…’’ diyor.İsveçe döndükten sonra, annesi ve kardeşleriyle ilgili anılarını belleğinden silmiş ve buradaki yaşantısına odaklanmış. Mutlu ve huzurlu yaşaması için böyle yapması gerekiyormuş…
Evlatlık alınan Crister’in, Efendi’ye ve Dursun’a anlattığıdır:

‘’Beni evlatlık alan aile ile aramda bir gariplik olduğunu çok erken yaşlarda fark etmiştim. Başkalarının anne, babaları, çocuklarını seviyordu; onlar ise bana soğuk davranıyorlardı. Beni kucağına alarak öpen, çocuk yuvasına bırakırken saçlarımı okşayan bir annem olmasını çok isterdim. Yuvada, sevgi dolu çocukları gördükçe burnumu cama yapıştırıp ağlardım. Madem sevmeyeceklerdi, neden beni evlatlık almışlardı…’’

Crister, 17 yaşına geldiğinde, gerçek ailesinin izlerini aradı, bulmak için Stokholm’e gitti. Orada, bir süre trenlerde biletçi olarak çalıştı. Hiç bir ize ulaşamadı. Malmö’ye geri geldi. Ancak, evlatlık alındığı ailenin yanına dönmedi. Evsiz ve işsiz kaldı.Konuta dönüştürülen eski polis binasının on altıncı katından boşluğa atlayarak intihar etti!

Josef, 5 yaşına dek sakin bir çocuktu. Büyüdükçe huysuzluğu arttı, hırçınlaştı. Okulda, arkadaşlarıyla oynarken bir sorun çıkarmıyordu. Eve geldiğinde ise saldırganlaşıyor, eline geçirdiği her şeyi kırıp döküyordu; ‘’ Neden benim saçlarım siyah, sizinki sarı? Benden saklıyorsunuz, ben sizin gerçek çocuğunuz değilim!’’ diyordu. Josef, 9 yaşındayken psikolojik tedavi altına alındı. Tedavisi halen sürüyor…

BN, Malmö’de, önemli bir kamu kuruluşunda yöneticiydi. Anne bildiği kadın yıllar önce ölmüştü. Bir gün 80 yaşında, ölümle pençeleşen babası çağırdı, eline sararmış bir kağıt parçası tutuşturdu; ona ömrünün sonuna dek sakladığı önemli bir sırrını açıkladı: ” Sana söylemeden ölmek istemiyorum; biz, senin gerçek annen , baban değildik; git, gerçek aileni bul!’’ dedi. BN, kağıtta yazılı olan ülkeye gitti. Uzun bir aramanın sonunda bulduğu köyünde eski taş yığınlarından başka bir şey kalmamıştı. O köyde oturanların nereye gittiklerini, ne olduklarını bilen yoktu. BN, ailesi hakkında bilgi edinemeden İsveç’e döndü. Bunalıma girdi, halen psikolojik tedavisi sürüyor…

Gambiya’lı küçük kızın hikayesini siz de biliyorsunuz; haberi gazetelerde yer aldı. 2 yıl önce, 11 yaşındayken İsveçli bir aile tarafından evlatlık alınmıştı. Bir kaç ay önce, aynı aile tarafından Gambiya’ya götürülerek gerçek anne, babasına iade edildi;‘’Evde çıkardığı huzursuzluklara katlanamadıklarını’’ söylediler. Küçük kız, şimdi Gambiya’daki çok çocuklu gerçek ailesiyle de uyum sağlayamıyor. İnsan hakları örgütleri, onu İsveç’e geri getirmeye çalışıyor. Daha önce evlat edinen aile çocuğu istemiyor. Küçük kız, geri dönebilirse, yetiştirme yurduna veya başka bir ailenin yanına yerleştirilecek…

__________________

* Bu yazı, Cumhuriyet Gazetesi, Pazar Yazıları sayfasında da yayımlandı.
[email protected]

648170cookie-checkİsveçte evlatlık çocuk olmak*

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.