Kapı kapı dolaşanYahova şahitlerinin dağıttıkları broşürlerdeki cennet resimlerine bakarken dalar giderim. Su, çiçek,kuş,kuzu ve melek resimlerini inceledikçe cennete gitmiş gibi olurum..
Çocukluğumun abc’si de böyle dere ve su resimleriyle süslüydü. Pelür kağıdını üzerlerine koyarak kopya ettiğim resimleri evimizin,salonumuzun duvarlarına asardım.
Kaç gündür bu karikatür tartışmasının biraz dinmesini,yavaş yavaş gerçekleri konuşmaya da sıra gelmesini bekliyorum.
Küçük dükkanımda, yabancı dillerdeki bir çok gazete ile birlikte Danimarka Gazeteleri de satıyorum. Jyllands Posten Gazetesi’indeki o Hz. Muhammed karikatürünü ilk gün görmüş, dudak bükerek geçmiştim.Hz. Muhammed’in başındaki sarığı bombaya benzetilmiş bir karikatürdü bu. Karikatürden, Muhammed ve dininin terörü özendirdiği anlamı elbette çıkarılabilirdi… Ancak, bende, bağırıp, çağırarak sokaklara dökülecek, ortalığı kasıp kavurtacak etkiler bıraktığını söyleyemem.
Bin Ladin, İslam adına böyle görüntüleri her gün kafalarımızın içinde çizmiyor mu? Niye kimse çıkıp da ona “İnsanların belleğine böyle görüntüler kazıyamazsın; İslamiyet ,eşittir terör izlenimi verdiremezsin!” diyemiyor?
Lübnan’daki Danimarka Büyükelçiliği yangını nedense bana Sivas’taki Madımak Oteli yangınını çağrıştırdı.Demek ki, dedim bu tür katliamlar tesadüfen olmuyor. Öfke aynı, yangın aynı,yöntem aynı. Eğer Büyükelçilik personeli dikkatli davranıp yapıyı önceden boşaltmasalardı sonuç da aynı olabilirdi…
Üstelik, ortalığı ateşe verenlerin hiç biri de gazetede yayımlanan o karikatürü görmemişler. Bilmedikleri,görmedikleri bir resim için ortalığı birbirine katıyorlar…
Bizim “Kalvanist” Ertuğrul Özkök, güzel bir gazetecilik örneği sergileyerek ve ”İşte, ortalığın kasılıp kavrulmasına neden olan resim bu!” diyerek o resmi neden Hürriyet’in birinci sayfasında yayımlayamıyor? Bunu yapmaya gücü yok! İşte bütün mesele burada…
Hürriyet dahil hiçbir gazete, ne böyle bir resmi, ne de Hz. Muhammed’i daha güzel tasvir edilmiş başka bir resmi basamaz. Çünkü İslam dininde resim yasak! Hele de Peygamberi resmetmek yakılmayı, öldürülmeyi gerektiren bir suç…
Ne Türkiye’de, ne de dünyanın başka bir yerinde İslamiyet’i ve onun peygamberi Hz. Muhammed’i çocuklara resimlerle tanıtacak bir kitabı basamazsınız.Hiçbir ressam, böyle bir kitaba girecek resimleri çizmeye cesaret edemez….
Ramazan ayında televizyonda “Çağrı” filmini izlerken küçük kızım yanına geldi:
“Baba o insanların yüzleri neden kapalı?”
“Dini kurallara göre yüzlerinin görünmesi yasak da ondan!”
“İnsan yüzünün görünmesi neden yasak olsun baba?”
Gel de anlat.
“Şimdi filmi izliyorum, sonra anlatırım” dedim.
Hiçbir zaman, anlatacak inandırıcı bir gerekçem olmadı.
Adamlar, peygamberlerinin çarmıha gerilmiş resimlerini kiliselerine, evlerinin duvarlarına asıyorlar. Okul kitaplarına koymuşlar. Bu insanlara, dini konularda resim yapmanın yasak, günah ve suç olduğunu anlatamazsınız…
Bizim yasalarımızda bu konularda yapılmış bir düzenleme var mı, bilmiyorum.
Örneğin,ressamın biri, Hazreti Muhammed’in hiç de hakaret içermeyen bir resmini çizse, linç olmaktan kurtulsa bile mahkemelik olmaktan kurtulabilir mi?
Böyle bir de davanın bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gittiğini düşünün..
Bu karikatür olayı haklı tepkilerin yanı sıra İslam dinindeki büyük hoşgörüsüzlüğü de ortaya çıkardı.
Yakın geçmişte benzer bir tepkiyi Salman Rüştü, Şeytan Ayetleri kitabını yazdığında da görmüştük. İran’daki şeriat mahkemesi Rüştü için ^katli vacip”kararı verdi ve Rüştü’yü, bütün ömrünü yer altında köstebekler gibi geçirmek zorunda bırakıldı.
O kitapta neler vardı? Çoğu insan tepki duymasına karşın hala bilmiyor.
Aziz Nesin’in, o kitabı Türkçe’ye de çevireceğini söylemesi Sivas’ta 37 canın yanmasıyla sonuçlandı.
Turan Dursun, Salman Rüştü’ye benzer şeyler açıkladığı için öldürüldü.
Hollanda’lı sinema yönetmeni Thi Van Gogh benzer içerikli bir film çektiği için sokak ortasında öldürüldü.Filme konu olan kitabın yazarı Somalili Ayaan Hirsi Ali öldürülme korkusuyla gizli yaşıyor.Kitabı birçok Avrupa diline çevrilmesine karşın, çevirmenler adlarının yazılmasından kaçındı.
Derisi yüzülen Nesimi’leri, Hallıcı Mansur’ları,Seerez çarşısında asılan Şeyh Bedrettin’leri, Sivas’ta dar ağacına çekilen Pir Sultan’ları da bu hoşgörüsüzlüğün geçmişteki kurbanları arasında saymak gerekiyor.
Her musibette bir hayır vardır derler ya Umalım ki bu karikatür olayı “hayırlara” vesile olsun. İslamiyette de, Hristiyanlıkta olduğu gibi “Kutsalları resmetme” yasağı aşılsın!
Özlenen, “Medeniyetlerin buluşması” için işte o zaman somut adımlar atılmaya başlanır.
Örneğin, ressamın biri çıksın, Hz. Muhammed’i , sarığında bombalarla değil de karanfillerle, güllerle resmetsin!..
Biliyorum, ben çok hayalci biriyim…
Ama, yine de ümit ediyor ve bekliyorum…