Yaşamın kıyısına attıklarımız

Nobel ödülü alan ilk Amerikalı kadın olan Pearl S. Buck’ın ünlü sözlerinden biri şu idi:

‘Toplumlar yaşlıların gençlerden korkmamalarını ve onlar tarfından terk edilmemelerini sağlamalıdırlar. Çünkü medeni toplumların bir ölçeği müdafaasız toplum fertleri için sağladıkları bakımdır.’’


Baktabul.com sitesinde bulduğum bir okuyucu yazısı da şöyle diyor:


‘‘Her insan için değişik mana ve önem ifade eden yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir bu aynı zamanda bir minnet borcudur. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları gerekir.’’ Gerekir gerekmesine de acaba durum böyle mi?  Bizim kültürümüzün önemli değer yargılarından biridir yaşlılarımıza saygı.  Ama materyalin her şeyin üzerinde sayıldığı günümüzde, bu kutsal değer yargımız da sanırım erozyana uğramış diğer değer yargılarımızın arasına katılmış durumdadır.  Yine aynı sitede gördüğüm yaşlıların yaşamlarını yansıtan görüntüler akıllardan çıkamayacak kadar etkili.  Onların yüzlerindeki ifadeler bir kitabın anlatamayacağı şeyleri bize çok net bir şekilde anlatıyor.  Hele gözlerinde düşmek üzere olan iki yaş damlası, renkli başörtülü nenenin yürekler paralayan o görüntüsü.


Baştacımızdı nenelerimiz, dedelerimiz bir zamanlar. Evimizin direkleri, büyüklerimizdiler. 50 yaş üstü oğullar, kızların yanlarında sigara içmeleri ne hadlerine idi.  Çocukların bakıcısı, hatta onları büyüten, ilk yıllarının öğretmenleri idi ninelerimiz, dedelerimiz. Ellerinden sıkıca tutup yazın sıcağında, kışın karında okullarına götürüp getiren onlardı.  Hastalandığımız zaman arkamıza şişe vuran, çeşit doğal yöntemler kullanarak bizi iyileştirenler onlardı.  Ama şimdi?  Bir çırpıda unutulmuş, kendi hallrine bırakılmış bu cefekar, vefekar insanlar.  Eski anılarını birzamanlar zevkle dinlediğimiz nineler, dedeler konuşmaya başladığında birçokları şimdilerde ‘‘kaç kere dinleyeceğiz o aynı hikayeyi’’ diye onları fırçalıyor.  Birzamanlar aile denince anne, baba, çocuk, nene ve dede gelirdi akla. Aile bu kişilerden oluşan bir ünite idi.  Ama şimdi artık ekonomik sebeblerden, konut sorunlarından dolayı aile nene ve dedeleri kaybetti. Onlar artık Belediye evlerinde, çoğu zaman tek başlarına yaşıyorlar.


Londra’nın çeşitli belediyelerinin Sosyal Hizmetler ve Konut Bölümlerde çalışan birisi olarak bazı yaşlıların karşılaştığı sorunlara yakından tanık oldum.  80 yaşlarında çok kötü konutlarda yaşayan ve evlatları tarafından aynı şehirde yaşadıkları halde yılda birkaç kez ziyaret edilen yaşlılar tanıdım.  Huzur evlerine konan ve oralarda ancak bir yıl yaşayan yaşlılar biıliyorum. Oğulları, gelinleri veya diğer aile fertleri tarafından dövülen bedbaht yaşlılarımızın olduğunu görevli arkadaşlarım söylediler.  Ruh sorunları ile yaşayan nice yaşlılarımızla karşılaştım, v.s, v.s.  Şimdilerde sayıları gittikçe artan yaşlılarımızı görüyoruz huzur evlerinde, yaşlılar yurtlarında.  Birçok aileler atalarını bu tür müesseselere buruk kalblerle, istemeden bırakırlar. Bazen de bu onlar için en iyi yoldur. Özellikle dimentia, alzheimer gibi hastalıklardan muztarip olanlar ve kendileri ve çevresindekiler için tehlike arzedenler için. Ama sırf ‘ayak içinde’ olduklarından huzur evlerine bırakılan yaşlılarımız da yok değil.  Kıbrıs’ta huzur evi son yıllarda karşılaştığımız bir fenomen. Hatırlarım, ben çocukken Lefkoşada mahallemizin sonunda, Tekke Bahçesinde bir çocuk yurdu vardı. Ama yaşlılar için bir huzur evi ile yanılmıyorsam son yıllarda karşılaştık.


Halbuki onların bize verecekleri ne çok şeyler vardır?  Vatan, millet, bayrak diye içi boş milliyetçilik yapacağımıza yaşlılarımıza değer versek, onların geniş bilgi dağarcıklarından yararlanmaya çalışsak daha iyi olmaz mı?  Gerçek vatan, millet sevgisi budur. Yaşlılarımız yürüyen tarihlerimizdir.  Yaşlılar projeleri yönetenler bilir. O kadar çok ilginç kişilerle karşılaşırız ki, bu insanlarımızdan tarihimizle, kültürümüzle ilgili okadar çok şey öğreniyoruz ki.  Öğrendiklerimizi doğru dürüst belgelemezsek belli bir zaman sonra bu değerli bilgilere artık ulaşma şansımız olmayacak. Yaşlılarımız aramızdan göçüp gidecekler.


“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.” Atatürk

711270cookie-checkYaşamın kıyısına attıklarımız

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.