Yeni yıl ne getiriyor, ne götürüyor

belirtmeden yazmalarını istedim. Bu arada öğrencilerden dersin kritiğini isteyen öğretim üyesi olarak kendimin de bir hesap vermesi gerekmez mi(?) diye düşünmeden de edemedim. 


 2005 yılına girerken bilimsel sorumluluğum gereği ne tür hedefler önüme koymuştum. Bu hedeflerin ne kadarını geçekleştirmiştim, ne kadarını istediğim halde gerçekleşirememiştim diye kendi kendime sordum.


Her ne kadar değişik toplumlar yeni yıla farkla zamanlarda giriyor olsalar da ben her yeni yılın başında yeni bir yıla bir başka keyif ile girerim. Yalnız yemek, içmek ve eğlenmek için değil, tam tersine bir muhasebe yapmak için yeni yılı bir olanak veya fırsat olarak değerlendiririm. Yeni yıl geçeli bir hafta oldu ancak geçen yıl ile yeni yıl arasında ne tür fark var diye kendime sorduğumda, yeni yıl da bir önceki yılın devamı olduğu için büyük bir fark yok. Yeni yıl eski yılın kalıntılarını ve temel özelliklerini bünyesinde taşıdığı için ancak yeni yıla girerken yapılacak planlama gerçekleşirse yeni bir şeyler olacak.


Pekâlâ, geçen yıl herhangi bir planım var mıydı? Bu planın ne kadarı gerçekleşti? İstediğim ve istemediğim ne tür gelişmeler oldu? Bu gelişmeler benim planlarımı ne kadar etkiledi? Geçmiş yıllarla karşılaştırdığımda geçen yıl yaşanan gelişmelerin yoğunluğunda bir farklılık var mı? Geçen yıl/yıllarda yaşanan olayların ne kadarı benim inisiyatifim içinde gerçekleşti? Bu gelişmeler karşısında ben ne yapabilirdim? veya neyi yapmak istedim de yapamadım?


Bütün bu soruları sanırım hepimiz kendimize soruyoruzdur. Ancak her birimizin yaşadığı olaylar faklılıklar içerdiği için cevaplarımız da farklılıklar içerecektir. Bu, sorunun önemini azaltmıyor, tersine artırıyor.


Dış Dinamiklerin Eğitimimiz Üzerindeki Etkisi Nedir?


Ancak bölgemizde her yıl artan savaş çığlıkları, “güçlü” ülkelerin sözüm ona demokrasi adına bölgeye getirmeye çalıştıkları sistem arayışlarının ülkemizi de derinden etkilediği artık çıplak göz ile görülmeye başlamıştır. Bu gün ekonomiden-siyasete ve bunun da doğrudan yansıması olan eğitim sistemine bütün bu gelişmelerden ciddi olarak etkisi olduğunu hissetmekteyim. Yukarıda belirttiğim gibi, enerji kavşağında bulunan ülkemizin etrafından meydana gelen olaylar, bugün eğitim sistemimizi de her yönü ile etkilemektedir. Ki bu konu artık yetkililer tarafından övünülecek duruma getirmiştir.


Başta Avrupa Birliğine katılmak adına, kendi sistemimizi Avrupa normlarına uyarlamak için her konuda toplumun dinamikleri ve kültürel yapısı dikkate alınmadan peş peşe TBMM’den geçen yasalar bir çoğumuzun hoşuna gitti, bir kısmımız ise Mustafa Kemal’in önerdiği gibi muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için batı ile bütünleşmenin değil, devrimlerin, plan ve programlamanın önemli olduğunu vurguladık. Nihayet AB ile müzakere başladı ve ilk müzakere dosyası da en kolay diye Eğitim ve Bilim ile başlatıldı. Biz üniversiteliler olarak yine ülkemizin Avrupa Üniversite sistemine dahil olmak üzere Bologya sürecine kendimizi entegre etmeye başladık. Üniversitemizde de bu konudaki kurulun bir üyesi olarak konuyu yakından işlediğim için çok iyi niyetli öğretim üyelerimizin çabaları bir yana, bu işi moda deyimi ile biz de varız diyenler de olmuştur.


YÖK ve Hükümetin Eğitim Konusundaki Gerilim ve Tartışmaları Tehlikeli Boyutlar İçeriyor


Geçmiş yıllarla kıyasladığımda 2005 yılının Türkiye üniversiteleri açısından çok acılı geçtiğini tespit etim. Son birkaç yıldır tuttuğum günlüğümde bu yılın daha zor geçtiğini gördüm. Bütün yıl İmam Hatiplilerin üniversiteye girmesi için katsayı sorunu, başörtüsü sorunu, ülkenin eğitim öğretiminin gelişmesi kilitlendi. Bu durumun toplumun her düzeyine kadar ciddi rahatsızlıklar yarattığı görülmektedir.


Bir bütün olarak YÖK-Hükümet gerginliğinin üzücü biçimde geçmesi hepimizi yaralamıştır. Dünyanın hiçbir ülkesinde yüksek öğretim sistemi bu kadar siyasal tartışma konusu yapılmaz. Bu işi bilen bilmeyen karışıyor. Halen üniversitenin tarifinin yapılamadığı, üniversitenin ne işe yaradığının bilinmediği bir ortamda YÖK yasası çıkarılmaya çalışıldı. Zaman zaman çok sert tartışmalar yaşandı.


Özel üniversite kurma girişimlerine YÖK yasasının mevcut hali ile izin vermediğini açıklanması yanında YÖK’ün alt yapı yetersizliğini ileri sürmesine rağmen yeni üniversitelerin kurulması tartışma yaratmış, hükümet YÖK’ü baypas ederek TBMM’de yasal yetkisini kullanarak bu üniversitelerin kuruluşunu onaylamıştır. Yılın son haftasında TBMM’de akademik ve fiziki alt yapısı oluşturulmadan, misyonu, vizyonu, uzun ve kısa vadede hedefleri belirlenmeden 15 yeni üniversite daha kuruldu. Süreci TRT 3 ekranlarında üzülerek izledim. TBMM’de sınırlı sayıda vekilimiz el kaldırarak yeni üniversitelerin kuruluşunu onayladılar. Sabah 05 00’e kadar İl Milletvekilleri seçmene selam vermek için kişisel söz alarak mutluluklarını belirtiklerini ifade ettiler, tartışmaların düzeyinin ve seçmene selam verme aracına dönüştürülmesinin üniversitelilik bilincini savunan bir öğretim üyesi için ne kadar ağır olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. Ülkemizin çok daha fazla üniversiteye ihtiyacının olduğunu ve bu arada kurulacak olan üniversitelerden bir ikisinin kurulmasını ben de istiyorum. Ancak gönül ister ki var olan üniversitelerimiz her yönü ile önce desteklensin ve gelişsinler, akademik kadro yönünden gelişen üniversiteler bünyelerinde yeni üniversiteler doğursunlar. Sanırım bütün dünyada da üniversiteler alt yapısı ile böyle kuruluyor. Umarım bu üniversiteleri kafasında nitelikli üniversite kurma konusunda modelleri olan, öngörülü ve üniversitelilik bilinci olan bilime ve liyakate önem veren kurucu rektörler atanır.  


Hepimiz dünyanın en genç nüfusuna sahip bir ülkede her yıl 1.6 milyon gencin üniversite kapılarına dayanmasından, bunlara uygun koşullar sağlayamamaktan büyük üzüntü duyuyoruz ancak kabahati, insanları seçeneksiz bırakan ve gençliğe tek kurtuluş kapısı olarak üniversiteyi gösterenlerde aranması gerekir diye düşünüyorum.


Maalesef Meslek Yüksek Okulları ve Öğretmen Okullarını üniversite bünyesine alarak üniversitelerin seviyesini düşüren anlayış, bugün gerçekte olmayan üniversiteyi üniversite gibi göstermeye çalışmaktadır. Ve yine üzülerek söyleyeyim ki bir çok üniversite öğretim üyesi buralarda öğrenimlerini tamamladıkları için üniversiteyi böyle bilmeleri de acı bir geçeği ortaya koymaktadır. Tabela üniversiteleri, tabela havaalanları, tabela tartışmaları… Bir akademisyen olarak ne söyleyeceğimi şaşırıyorum.


Meslek liseleri mezunlarının üniversiteye alınması konusunda yapılan manevralar ve bunun toplumda ve devlet katındaki sert tartışmaları ise yine biz üniversitelileri çok üzmektedir. Öğretim üyeleri olarak her yönü ile temel bilimleri bilen, okuduğunu anlayan, yabancı dil bilen ve hoca ile tartışan öğrencilerle dersimizi işlemek isteriz. Ancak ne yazık ki Türkiye’nin %10’luk dilimine giren öğrenciler için nasıl olsa öğrencinin kalitesi bu deyip üzerinde durmaya değmez yaklaşımları sonucu, üniversitede de öğrencilerin iyi yetişmeden diploma almaları, durumu kurtarmamakta, aksine daha da güçleştirmektedir.


Akademik kadroların üniversite tarafından değil de hükümet tarafından verilmesi girişimi akademik kadro tahsisini siyasal bir baskılamaya dönüştürmüştür. Üniversitelerin fidanlıkları olan Ar-Gör kadrolarının sınırlanması hepimizin araştırma faaliyetlerini zora sokmuştur. Bu arada üniversitelerin verimliliği sık sık tartışılmıştır. Benim de bir dizi yazı ile konuyu açıklamaya çalıştığım gibi sorun temelde bilim felsefesinin olmamamsı ve üniversite geleneklerinin yerleşmemesi yanında, maddi yönden desteklenmemesi ve akademik kadro olanaklarının sağlanmamış olmasıyla da yakından ilişkilidir.


Van Örneğinde Üniversite Yöneticileri ve Öğretim Üyelerine Gözdağı Verilmiştir


Geçen yıl hiç de arzulamadığımız biçimde üniversitelerin bu şekilde yoğun olarak TV ekranlarında tartışılır duruma getirilmesi, üniversitelere kamuoyu nezdinde büyük zarar vermiştir. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörünün kaçak arkeolojik eser bulundurmak, ihaleye fesat karıştırmak iddiaları ile tutuklanması yeni bir tartışma başlatmıştır. YÖK yasasından kaynaklanan ve rektörleri ihale, belediyecilik ve holding yönetir gibi yönetme yetkisi vermesi yeni tartışmalar başlatmıştır. Üniversite genel sekreter yardımcısının intiharı ve rektörün yeterli soruşturma yapılmadan tutuklanması, toplumu gerginleştirmiştir. Bütün bu tartışmalar sonucunda kırılan ilişkiler, üniversitelerin akademik kadrolarının sınırlanması, araştırma fonlarındaki paralarını kullanamamaları, üniversitelere büyük zararlar vermektedir.


Geçen yıl biz yaşadığımız bu yoğun ve sonuçsuz uğraşılarla ulus olarak bir birimize girerken, dünya bilim ve teknolojide yine devrimleri yaşadı. Hep aklıma gelen ancak sorulmasını hiç istemediğim “acaba soğuk savaş kalıntısı sürecin bir parçası olarak birbirimize mi düşürülüyoruz” sorusu geliyor. Çünkü dün çoğumuz farkına varmadan başta eğitim kurumları olmak üzere bütün ülkede bilmediğimiz bir çok kavram ve konuda birbirimize düşürüldük. Dünyada 20 milyona yakın zeki öğrencisi olan bir ülkenin dinamiklerinin rahat bırakılması durumunda Anadolu coğrafyasında bilime ne katabileceklerini varın siz hesap edin.  


Öğretim Üyeleri Yıllık Faaliyet Raporu Sunmalı


Tekrar asıl sorumuz olan geçen yıl ne hedeflemiştik ne bulduk sorusuna dönelim.


Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de her bilim adamının, laboratuarın, anabilim dalının, bölümün, fakültenin, üniversitenin ve bir bütün olarak Yüksek öğretimin şeffaf olarak hesap verebilir olması gerektiğine inanıyorum.


Öğretim üyeleri olarak hepimizin yıllık olarak faaliyet raporu sunmamız gerekir. Yıllık raporların herkesin bulunduğu fakülte kurulunda tartışılması ve onanması bir nebze olsa da kişileri zorunlu olarak biraz daha üretken duruma getirebilir. Bunun öncelikle bölümlerde başlaması, bölüm kurularının yıllık olarak her öğretim üyesinin kısaca da olsa kendisini sunması önemli bir gelişme olabilir.


Başlangıçta biraz zor olabilir ancak bölüm başkanlarının bu konuda ısrarcı olmaları zamanla yerleşik bir duruma gelebilir. Doğal olarak hemen sorulacak soru, kimin daha fazla üretmesinin ne önemi var. Hepimizin sorumluluğu bilim yapmak, bunu para için değil bilim adamı olarak sorumluluğumuz gereği yapmak zorundayız. Prensip olarak da bize bunun için ücret ödenmektedir.


Her öğretim yılının sonunda mutlaka geri besleme ile öğrenci anketleri yoluyla derslerin de verimliliği sorgulanmalıdır. Öğrencilerden ders sonunda isimsiz kâğıtlara dersin içeriği ve işlenişi hakkında bilgi sunması istenebilir. Kurumsal bazda değerlendirilmem kurumun işleyişi ve gelecekte öğretim üyelerinin belirli bir başarıya göre destek görmesi açısından da önemli bir yöntem olacaktır. Öğrencilerin öğretim üyesinin ders performansını değerlendirmesi dersin kalitesi açısından önemli bir unsur.


Gelişmiş batı ülkelerinde yıl sonu her öğretim üyesi mutlaka bir faaliyetleri yönünden sınavdan geçer. Çünkü bilirler ki birkaç dönem üst üste düşük not alan kişinin aynı yerde kalması mümkün değil.


Öğretim üyesi olarak geçen yıla hedeflediğim Ulusal ve uluslararası çeşitli kurslar düzenlenmiş, konferanslara katılarak sözlü ve poster sunumları gerçekleştirildi. Endeksli endeksiz yayınlara imza atıldı, ulusal ve uluslararası dergilere hakemlikler, eğitim kurumlarında konferanslar, mesleki ve ülkemizin eğitime sorunlarına ilişkin yazılar yazıldı.


Ancak beklenmedik gelişmeler ve internet ortamında fazla zaman harcamam nedeniylede yazmayı düşündüğüm makaleler ve ders notu gerçekleşmemiştir. Ayrıca ailem, öğrencilerim, birlikte çalıştığım arkadaşlarıma ve dostlarıma karşı sorumluluklarımı da istediğim gibi yerine getiremediğimin farkındayım. 


Geleceğe yönelik olarak planlarım ve beklentilerim var, 2007’yılının sonuna geldiğimizde ne kadarını gerçekleştirdiğimiz göreceğiz. 


Hepinizin yeni yılının bilinçli ve planlı olmasını, bayramınızın da sağlık ve mutluluk içinde geçmesini candan ve gönülden dilerim. Geçen yıl yeni yılı ve bayramı Asya’daki Tsunaminin acı etkisi altında kutladık. Bu yıla da Pakistan’da Keşmir bölgesindeki şiddetli depremin yoksul halk üzerindeki olumsuz etkisi ile giriyoruz. Keşmir’de evsiz ve çadırsız soğuktan donan kardeşlerimizi unutmamak dileği ile.
_____________


* Prof. Dr.

685730cookie-checkYeni yıl ne getiriyor, ne götürüyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.