Yenilgiler partisi CHP’nin toplumsal gerçeği

Seçimler bir bakıma AKP ile CHP arasında bir irade savasına dönüşmesine rağmen, ne AKP, ne de CHP seçimin galibi oldu. Şaibe ve hilelerin çok yoğun olarak yaşandığı bu seçimler, politik krizi çözmek yerine çok daha derinleştirecek bir sürecin başlangıcı denebilir. Ağustos’ta 2014 cumhurbaşkanlığı 2015 Genel Milletvekili seçimleri dikkate alındığında krizin kesintisizce devam edeceğini gösteriyor.

Küresel güçlerin belli bir desteğini alan devlet partisi CHP, önümüzdeki yıllarda en azında hükümet ortaklığına hazırlanıyor. CHP’nin gelensel ideolojik-politik çizgisinden belli bir revizyona gidilerek, uluslar arası sermayenin iç ve bölgesel ihtiyaçlarına yanıt veren bir konuma gelmesi için çok yönlü hazırlıkların yapıldığı biliniyor. Bu bakımdan AKP’nin bugünkü pozisyonu, önümüzdeki iki yıl içerisinde çok daha hızla değişeceği biliniyor ve Türkiye çok daha büyük politik sürprizlerle karşı karşıyadır.

Küresel sermaye nasıl bir Türkiye istiyor sorusuyla, nasıl bir CHP isteniyor sorusu arasında bir bağ var. CHP’nin geleceği Türkiye’nin bölgesel konumlanışıyla ilgili olarak değişecektir. Bu bakımdan CHP’nin sürecin aktif bir aktörü haline getirilmesi için çok daha önemli projeler gündeme konulacaktır. Türkiye’nin toplumsal gerçeği dikkate alındığında bunun çok kolay olmayacağı da biliniyor. Küresel güç ilişkilerinin ‘yeni’ Ortadoğu stratejisini Erdoğanlı bir AKP üzerinde kurmayacağı netleşmiş bulunuyor. AKP’nin iç dengelerindeki değişiklik politik denklemi etkilese de, küresel sermaye uyumlu bir CHP’yi sürece dahil etmeye karar vermiş bulunuyor. Bu bakımdan CHP’nin toplumsal gerçeğini doğru okumak, CHP’nin üzerinde yükseldiği toplumsal dinamikleri iyi analiz etmek önemlidir. Bu aynı zamanda CHP’nin politik kimliği bakımından da bize bir fikir verebilir.

1977’lerin politik gücüne yeniden kavuşacağı hayalini kuran CHP’de bu beklenti hiçbir zaman gerçekleşmedi. İç iktidar kavgası/çatışması sonucu, hizipleşmeler, gruplaşmalar ağırlıklı olarak ön palana çıktı. Güncel politikalar üretmek yerine, kurultaylar partisine dönüşerek grupların kendi iç çatışmalarıyla kamuoyunun gündemini meşgul etti.

Liderlerin değişimi dahi kendi doğal akışı içinde olmadı, en son Baykal, küresel sermayenin bilgisi dahilinde kasetler komplolusuyla liderlikten uzaklaştırıldı ve Kılıçdaroğlu Genel başkanlığa getirildi. Devlet bürokrasisinden gelen, klasik politikacı özelliklere sahip olmayan Kürt ve Alevi kökenli Kılıçdaroğlu, aynı zamanda CHP’nin politik yönelimini merkez sağa doğru çekmeye başladı.

CHP, 21.Yüzyılın Demirel’in Adalet Partisi Olmaya Yolunda

Ancak CHP’nin halen geleneksel devlet politikasının dışına çıkamaması ve sıradan bir burjuva muhalefetini dahi örgütleyememesi sonucu egemen sınıfların güdük elit partisi görüntüsündedir. Katıldığı bütün seçimlerde oy oranında belirli bir artış gösterse de özellikle son 12 yıldır AKP iktidarı karşısında ‘yenilgi’ ile çıkan CHP, toplumun farklı sosyal katmanlarından soyutlanmış, bir parti görüntüsü vermeye devam ediyor. Kılıçdaroğlu ve ekibi, sosyal tabanını geliştirmek için CHP‘yi ideolojik ve politik bir revizyona tabi tutarak temel bir değişikliğe yönelmek yerine, özellikle merkez sağa açılmaya başladı. Geleneksel Kemalist çizgiden kurtularak Avrupa’daki ‚sosyal demokrat‘ partilere uyum sağlamayı başaramayan CHP, 1980’ler öncesinin Adalet Partisi’nin 21.yüzyıl versiyonu olmaya çalıştığı anlaşılıyor.

CHP, Halktan Boyutlanmış Elit Kadrolara Sahiptir

İş Bankası gibi bir tekelin hisselerinin yüzde 24’üne sahip olan CHP, ekonomik olarak Türkiye’nin en güçlü partisidir. Ekonomik gücü, devlet içerisindeki geleneksel etkinliği, Kemalist yazar ve entelektüellerin desteklediği, önemli bir kadro gücüne sahiptir. Ancak bu kadro toplumsal ilişkileri örgütleyecek bir yapıya sahip değildir. CHP’nin merkezi kadro gücü halktan soyutlanmış, halkın toplumsal sorunlarından uzak, örgütlenme yeteneğinden yoksun görünüyor. CHP, hiç bir il örgütünün veya ilçe örgütünün toplumu kucaklayan alt örgütlenme birimleri bulunmuyor. Kadın ve gençlik alanında oturmuş işleyen örgütleri yok. Kadınlar, AKP’nin faaliyetlerinin çok önemli bir gücünü oluştururken, CHP’li kadınlar elitleşmiş ve toplumsal ilişkiler içinde yer almayanlardan oluşuyor. CHP’nin gecekondu bölgelerinde, mahallelerde kurumsal çalışması bulunmuyor. Faaliyetleri gündelik olmayıp, sadece seçimlere endeksli geçicidir. Toplumun laik görünen elit güçleri olarak talimat vermeye alışmış, tam da Kemalist devletin kadro tiplemeleri olarak toplumu küçümseyen özelliklere sahiptirler.

CHP, politik mücadele ve örgütsel aygıtlar yaratmada sonderece önemli olan görsel basını kullanma kapasitesine de sahip değildir. Ciddi bir ekonomik gücü olmasına rağmen, toplumsal mücadelede önemli bir işlev gören intenet ağlarını örgütlemede, televizyon ve gazete gibi toplumsal ilişkileri örgütleyen araçları kullanmada son derece başarısız ve perspektiften yoksundur. Bu bakımdan, günümüzün en önemli politik ve örgütsel yönlendirme aygıtlarını oluşturma perspektifinden yoksun olduklarını, toplumsal değişimleri görerek halkı yönlendirme becerisine sahip değiller.

CHP’de Örnek Belediyecilik Bulunmuyor

CHP’nin elinde bulunan belediyeleri koruması, toplumsal hizmetin varlığından çok politik saflaşmanın getirdiği bir reaksiyondan kaynaklanmaktadır. Türkiye’de örnek gösterilecek bir kendilerinin deyimiyle ‚sosyal demokrat‘ belediyecilik örneği bulunmuyor. Tersine, elitlerin rüşvet ve soygun alanları yani rant paylaşımı olarak ön plana çıkıyorlar. Doğal olarak geleneksel devlet partisi olarak işlev göre bir partinin‚ sosyal demokrat belediyecilik anlayışını uygulama şansı da bulunmuyor. Belediyeler aynı zamanda yerel alanlarda toplumsal uzlaşmayı sağlayabilecek önemli roller üstenebilecek bir özelliğe sahiptirler,. CHP Belediyeleri Toplumsal kucaklaşmayı sağlamak yerine, Ege bölgesinde olduğu gibi sosyal çatışmayı derinleştirebilecek şekilde milliyetçiliğin geliştirilmesinde önemli bir rol üstleniyorlar.

CHP’deki Oy Artışı Alternatif Oluşturmak için Yeterli Değildir

CHP’nin seçimlerde almış olduğu oylar onun toplumsal gücünü ve etki alanını ortaya koyması bakımından önem kazanmaktadır. En azında CHP’nin bugün karşı karşıya olduğu politik durumu konusunda bize somut bir veri sunmaktadır.

Devlet kuran ve bir dönem ‘sol’ argümanlarla % 42 oy alan CHP’nin 1995’lerden günümüze kadar geçen dönem içerisinde kitlesel yığın desteğinin giderek zayıflaması, toplumun elitleşen kesimlerinin partisi haline gelmiş olması da bir tesadüfi değildir. Cumhuriyeti kuran parti olarak 1995 seçimlerinde ülke barajını kıl payı ile aşarken, 1999 seçimlerinde ise % 10’luk ülke barajının altında kalarak ilk kez parlamento dışı kaldı. 2002 yılında ise % 20’nin altında aldığı oy oranı ile tek muhalefet partisi olarak parlamentoya girdi. 2004’de % 18,3, 2007’de% 20.8, 2009’da % 23.0, 2011’de % 25.9 ve 30 Mart 2014’de gerçekleşen yerel seçimlerde aldığı oy ise % 29.5.

CHP’nin de tek muhalefet partisi olarak daha aktif bir politika yapması ve toplumsal tepkiyi CHP’ye yönlendireceği beklenirken, tersine cılız, kendisiyle uğraşan, sadece devletin statükocu yapısını korumaya çalışan kendine güvensiz bir parti görünümü yansıtmaya devam ediyor. 2004-2014 yılları arasında gerçekleştirilen bütün seçimlerde, muhalefet partisi olarak almış olduğu oy oranı CHP’nin Türkiye’nin siyasal yapısını kucaklayacak düzeye henüz gelmediğini gösteriyor.

Genel olarak ‘sol’un bu düzey’de gerilemesinin birçok başka faktörleri bulunmaktadır. Hem uluslararası ilişikler hem de Türkiye’nin iç siyasal dengeleri bakımından ele alınıp tartışılması gereken ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Genel olarak ‘sol’daki gerilemenin ve toplumsal muhalefetin başka kanallara akmasının nedenleri üzerinde ciddi olarak durulması gerekiyor.

CHP’nin durum, ‘sol ve veya sosyalist hareketin’ genel durumundan kıyaslanmayacak kadar çok farklıdır. Çünkü devlet kuran bir parti olarak, Cumhuriyetin bütün tarihi boyunca devlet içerisinde ciddi bir güce sahiptir ve devletin stratejik politikalarının belirlenmesinde halen belli bir ağırlığı bulunuyor. ‘Sosyal demokrat’ veya ‘ortanın solu/demokratik sol’ gibi kavramlar kullanarak toplumun önemli bir kesimini hedefleyerek politika yaptığını düşünen bir partinin bu düzeyde gerilemesinin nedeni; yine bu partinin ideolojik, politik çizgisi ve pratik yönelimleridir.

CHP özellikle 1999’dan sonra, geçmişte üzerinde politika yaptığı toplumsal tabanı değiştirmeye yöneldi. Belki bunu çok bilinçli bir politik tercihi olarak yapmadı ama programatik yönelimleri, politik söylemleri ve yeniden kurmaya çalıştığı ilişkiler sistemi bunun somut bir verisi olarak ele alınabilir. 30 Mart 2014’daki yerel seçimlerde ortaya tablo CHP’nin oluşturmaya çalıştığı yeni toplumsal tabanının ekonomik durumu ve politik yönelimi bize bazı somut fikirler verebilir.

Konumuz bakımında, ekonomik ve politik olarak güçlü olan ve kendisini ‘sol’ cephede göstermeye çalışan CHP’nin ülke genelinde almış olduğu oy oranları, burjuvazinin ekonomik-politik ilişkileri içerisinde kendisini yenileyerek toplumun farklı sosyal katmanları kucaklamadığını gösteriyor. Özellikle 30 Büyük Şehir Belediyesindeki oy oranları analiz edildiğinde çok daha somut bir fikir edinmek mümkün.

CHP, karizmatik kişilikleri ön plana çıkartarak hem başarılı olmayı hedefledi, hem politik eğilimini yeniden şekillendirdi. Bu metot bütün burjuva partilerinde bir kural olarak işlemektedir. Partiler, genelde her ilde belli bir oy potansiyeline sahip kişileri aday göstererek seçimlerdeki potansiyel gücünü artırmak ister. CHP İstanbul’da Mustafa Sarıgül, Ankara’da MHP kökenli Mansur Yavaş, Hatay’da eski AKP’li Lütfü Savaş İzmir’de Aziz Kocaoğlu, Mersin’de Macit Özcan ile seçimleri kazanmaya düşünüyordu. İzmir ve Hatay’da başarılı oldu. Ankara’da hileyle kaybetti. İstanbul’da oy oranında belirli bir artışa rağmen AKP galip geldi.

CHP 30 Büyük Şehir Belediyesinde ancak 5’ini kazanabildi. Üç büyük mega kent olarak bilinen İzmir %49,6, Ankara % 43,8, İstanbul % 40,1 oranında oy aldı. Bu üç kentte oy oranlarını % 40’ın üzerine çıkartmış olması aynı zamanda aday profiliyle de doğrudan ilişkili olduğu biliniyor. Bu üç mega kentte oy oranının süreklileştirebilirse, önümüzdeki dönemde CHP oy oranını ülke genelinde yüzde 30’ların üzerine çıkartma şansına sahip olabilir.

CHP’nin kalesi olarak bilinen Ege bölgesinde belirli bir oy kaybına uğramasına rağmen Aydın’da % 43.8, Muğla’da % 49.1 Büyük Şehir Belediyeliklerini kazanabildi. Tekirdağ’da % 45.8, Eskişehir’de % 45.3 oy oranı ile Büyük Şehir Belediyelerini kazandı. Ege’nin diğer üç şehri olan Denizli’de %38.7 oy oranıyla ikinci, Balıkesir’de % 25.3, Manisa’da % 18.3 oranında oy alarak üçüncü parti olabildi. Geçmiş yıllarda CHP’nin oy merkezi olan ve işçi sınıfının en yoğun olduğu iller olarak bilinen Bursa’da % 28.7, İzmit’te % 26.2, Sakarya’da % 9.3 oy alabildi.

CHP’nin oy kabına uğradığı bölgelerden biri de Akdeniz oldu. Antalya Belediye başkanlığını AKP kaptırdı ve % 34.6 oy oranıyla ikinci olabildi. Buna paralel olarak Hatay’da bir dönem önce AKP’li olan belediye başkanını ÇHP aday göstererek % 41,2 ile kazanabildi. Hatay özellikle Suriye sürecinden bu yana önemli bir merkez olarak ön plana çıktı. Etnik ve mezhepsel olarak kırılgan bir konumda olan Hatay’ın CHP tarafından kazanılması iç politik dengeler bakımından önemli olduğu söylenebilir. CHP’nin favori gösterildiği Mersin’de % 28.3 ve Adana’da %25.0 oy oranı ile ikinci oldu ve belediye başkanlıklarını MHP’ye kaptırdı. Ayrıca Karadeniz’de bekleneni veremeyen bir CHP gerçeği var. Geçmişte önemli bir güç olduğu iki büyük şehir belediye başkanlığını AKP’ye kaptırdı. Ordu’da % 35,2
Trabzon’da % 24,9 oyla ancak ikinci olabilir.

CHP an büyük darbeyi ise Orta Anadolu’da ve Kürdistan bölgesinde yedi. Bu illerin çoğunluğunda % 5 barajının altında kaldı. Konya’da % 5.7 ve Kayseri’de % 8.9 oy alabildi.

Kürdistan bölgesinde ise Antep dışta tutulduğunda CHP gibi bir partinin olmadığı görülüyor. Gaziantep’te % 21.5 , Malatya’da % 17.8, Erzurum’da % 1.8, Diyarbakır’da % 1.2, Maraş’ta % 6.3, Urfa’da % 0.9, Mardin’de % 0,9, Van’da % 0.8 oy alarak bölgeden tamamen silindiğini gösterdi. Antep, Malatya ve nispeten Maraş’ta gibi illerde yoğunluklu olarak Alevilerden oy aldı.

CHP’nin Büyük Şehir Belediyelerinin çok önemli bir kısmında bu düzeyde düşük oy almış olması, onun izlediği politikalarla doğrudan ilişkilidir. Toplumun sosyolojik ve politik sorunlarını çözüme aday olmayan bir partinin bu bölgelerde oy alması oldukça zordur ve hatta imkansızdır. Örneğin Kürt sorunun çözümünde yer almayan, devletin statükocu politikalarını devam ettirmede ısrar eden CHP ve MHP gibi partilerin oy oranları % 2’yi geçmeyecektir. Ayrıca İç Anadolu bölgesinde toplumun sosyolojik ve dinsel yapısını analiz etmeyen ve buna uygun reel politikalar geliştirmeyen bir partinin toplumsal ilişkilerde güçlenmesi oldukça zordur. Bu bakımdan CHP’nin klasik Kemalist çizgiden kurtulmadan, toplumsal kucaklaşmayı sağlayacak politikalar oluşturmadan, eltisel güçlerin politikalarına dayanarak güç olma şansı bulunmuyor.

CHP Geleneksel Egemen Sınıfların ve Orta Burjuvazinin Partisi Haline Geldi.

Türkiye’nin tekelci sermaye grubu esasen CHP’nin etrafından kümelenmiştir. Özellikle İstanbul burjuvazisinin Sarıgül ve Yavaş’ın kazanması için ciddi bir çaba gösterdi. İstanbul merkezli tekelci sermayenin küresel güçlerle olan sıkı bağları, aynı zamanda CHP’nin önümüzdeki süreçte ön plana çıkartmasını sağlayacaktır. İstanbul ve Ankara gibi merkezlerde CHP’nin oylarını ciddi oranda arttırması, sermaye grupları arasındaki saflaşmanın önemli bir etkisi olduğu biliniyor.
CHP’nin özellikle İstanbul ilçelerinde almış aldığı oylar hangi toplumsal kesimlerin CHP’ye oy verdiği konusunda bize bir fikir verebilir. İki İstanbul’dan bahset etmek mümkün. Birincisi, ekonomik ve toplumsal ilişkileriyle Avrupa düzeyinde olan Bakırköy Kadıköy, Şişli, Beşiktaş gibi CHP’nin etkin olduğu ilçeler, diğeri gecekondu denilen, yoksullaşmanın ve işsizliğin en üst sınırda olduğu Bağcılar, Pendik, Esenler, Tuzla gibi AKP’nin etkin olduğu ilçeler olarak iki temel grubu ayırmak mümkün. Ankara ve İzmir gibi mega kentlerde de bu dunumu görmek mümkün.

CHP’NİN GÜÇLÜ OLDUĞU İLÇELER AKP’NİN GÜÇLÜ OLDUĞU İLÇELER
İLÇELER AKP % Oran CHP% Oran İLÇELER AKP % Oran CHP % Oran
Kadıkö 20 71 G.Osmanpaşa 51 25
Beşiktaş 17 76 Bağcılar 75 20
Şişli 28 62 Esenler 62 15
Bakırköy 22 69 Pendik 53 29
Çankaya 22 65 Aranavutköy 52 29
Yeni Mahalle 38 51 Tuzla 49 29
Karşıyaka 18 71 Kağıthane 51 30
Konak 31 50 Sincan 5879
Bornova 34 50 Haymana 39 4
Balçova 23 61 Beypazar 51 10

CHP’nin oy oranlarını yükselttiği ilçeler ise Türkiye genelinde GSMH en çok pay alan ve kişi başına milli gelirin 30 bin dolar civarında olduğu bölgelerdir. “Varoşların umudu hükümet; İşçi, memur ve dar gelirli sınıfı doğal seçmen yapısını oluşturan sosyal demokrat parti CHP, en büyük yenilgiyi bu seçmen grubunun yoğunlukta olduğu ilçelerde aldı. Kişi başına yıllık milli geliri 2 bin dolar civarında bulunan Zeytinburnu’nda iktidar partisi AKP oylarını yüzde 50’nin üzerine çıkarırken, CHP’nin oyları ise yüzde 20’nin altında kaldı. Benzer sonuçlar milli gelirin 1000-3 bin dolar arasında değiştiği Bağcılar, Esenler, Eyüp, Pendik ilçelerinde de yaşandı. On yıl önce AKP ve CHP’ye ilişkin yapılan değerlendirme 2014 yılında bütünlüklü olarak doğrulanmış bulunuyor.

Milli geliri yıllık 30 bin dolara ulaşan Şişli’de ise, AKP adayı yüzde 28’de kalırken CHP’nin oy oranı % 62 oldu. İstanbul’un altyapısı tamamlanmış, gecekondu sorunu yaşanmayan ve gelir seviyesi yüksek diğer ilçeleri olan Beşiktaş’ta CHP % 76, Kadıköy % 72, , Bakırköy’de % 69 oy aldı. Aynı şekilde İzmir’de zengin ilçeler olarak olarak bilinen ve kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasılanın 20 bin dolar olduğu Karşıyaka’da % 71, Konak’ta %74, Balçova’da % 61, Bornova’da ise % 50 civarında oy aldı. Ankara’da CHP sadece üç ilçe belediye başkanlığını kazandı. Kemalist rejimin simgesi haline gelen ve Ankara tekelci burjuvazinin yaşam alanı olarak bilinen Çankaya’da CHP’nin oy oranı % 65, Yeni Mahalle’de % 51’dir. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi mega kentlerin tekelci ve orta sınıf katmanlarının yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde CHP’nin büyük bir farkla önde birinci parti olması bir tesadüfi olmayıp, CHP’nin hangi sınıf katmanlarına hitap ettiğini belirleyen önemli faktörlerden biridir.

Yıllık geliri 1000-3000 dolar arasında olan Bağcılar’da belediye başkanlığını AKP, geliri 30 bin dolara yaklaşan Bakırköy’de ise CHP açık farkla kazandı. Sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP, İstanbul’un gelir seviyesi düşük ilçelerinde belirli bir yenilgi alırken ‘zengin’ ilçelerde ise AKP’ye fark attı.” Türkiye genelinde de CHP, ekonomik bakımdan nispeten gelişmiş orta sınıf katmanlarının ve sosyal yaşam standartları yüksek olan bölgelerde oy aldıkları görülüyor. Yoksullaşmanın arttığı bölgelerde ise genelde İslamcı AKP’ye bir yönelim var. Öyle ki, emekçilerin yoğunluklu olarak yaşadığı İstanbul’un bir kaç bölgesinde yüzde 20’nin altında kalmıştır.

Mevcut veriler incelendiğinde özellikle Türkiye’nin politik merkezi olarak bilinen üç büyük mega kentte, sermayenin büyük ve orta kesimlerinin büyük bir farkla CHP’ye yöneldiklerini, tersten gecekonduların yoğun olduğu yoksul emekçi semtlerinin halen AKP’nin etkisinde olduğu görülüyor.

Sonuç;
Seçimlerde dinsel faktörlerin tercihlerde halen belirgin bir etkin olduğu görülüyor. İslamcı cemaatlerin yoğun örgütlü olduğu bölgelerde AKP’nin, Alevilerin ağırlıkta olduğu semtlerde CHP’nin ön plana çıktığı görülüyor. Sosyal yaşam alanlarına müdahalede tedirgin olanlar CHP’ye yöneldiklerini söylenebilir. Kürt sorununda devletin geleneksel çizgisini devam ettiren CHP, mega kentlerde Kürtlerden oy alamadı, AKP hem Kürt sorununu çözeceğini iddia ederek hem de dini söylemleri ön plana çıkartarak mega kentlerde Kürtlerden küçümsenmeyecek bir oy aldı.

Gezi sürecinin politik yansıması CHP’ye önemli bir yönelim sağladı. HDP beklenileni vermedi ve toplumsal tepkinin CHP’de oya dönüşmesini engel olamadı.
CHP, mega kentlerde önemli bir potansiyel yakalamasına rağmen, Türkiye genelinde bakıldığında çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Türkiye’nin önünde bulunan Kürt ve Alevi sorunu gibi noktalarda çözüme yönelik somut adımlar atmadan, toplumun sosyolojik ve dinsel yapısını hesaba katan politikalar üretmeden, ülkenin demokratikleşmesinin önünü açacak politik stratejiler geliştirmeden, geleneksel Kemalist-ulus devletçi çizgiyi aşmadan, kendi iç dinamiklerinde elitleşmiş örgütsel ve politik çalışmadan yoksun kadrolardan kurtulmadan, sistemin kendi içerisinde dahi alternatif bir güç olma şansı bulunmuyor.

Ayrıca CHP-Gülen Cemaat ittifakının, CHP’ye her hangi pozitif bir artısının olmadığı çok daha belirgin olarak ortaya çıktı. Cemaat tabanının AKP’ye oy verdiği anlaşılıyor. Buna paralel olarak, temel politik stratejiler yerine kasetler savaşının CHP’ye ekstradan bir oy getirmediği, bu tür argümanlar eleştiri olarak belirli bir düzeyde tutmak ve daha çok alternatif politikalar üretmek gerektiği görüldü.

CHP, Kendi içinde bir kısım arayışlara girebilir. Özellikle Ulusalcı kanatın Kılıçdaroğlu’na yönelik bir kısım hamleleri olacak gibi görünüyor. CHP’de Kılıçdaroğlu-M. Sarıgül- M. Yavaş-A. Kocaoğlu ittifakı belirleyici olacaktır.

Küresel sermayenin CHP’yi nasıl devşireceği bilinmez ama CHP, bugünkü politik çizgisi ve örgütsel yapısıyla sistemin kendi içinde alternatif olma şansı son derece zordur.
[email protected]

1608510cookie-checkYenilgiler partisi CHP’nin toplumsal gerçeği

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.