Yetersiz insan

Bayram günlerinde haberci arkadaşlarımız bize trafik kazalarında ölen ve yaralanan insanların sayısını bildirirler: birinci gün otuz ölü yüz on yaralı, ikinci gün altmış altı ölü seksen yaralı… Korkunç! Bu tablo toplumun bilinç düzeyini ortaya koyması açısından ürkütücü ama ilginç bir tablodur. Böyle bir durumda sen canın değerini düşünmüyorsun da toplumun bilinç düzeyini mi konu ediyorsun be arkadaş diyebilirsiniz. Deyin, beni gene de toplumun bilinç düzeyi ilgilendiriyor. Bu düzey aşağılarda kaldıkça ya da aşağılara indikçe yalnız trafikte değil her alanda şeytana borcumuz var demektir. Bazı işler ince işlerdir, onları kaba adamlara bıraktığınız zaman kötülüklere çağrı çıkarmış olursunuz. Gerçekte insanın yapması gereken her iş incelik ister. Kurban bayramında öküz kesiyorum diye kendini kesenlerin sayısı az değildir. Ben de öyle biriyim işte, kendimi kesiyorum demez adam, bir kaza oldu der. Ama öküz kesiyorum diye yüzlerce insan kendini kesebiliyorsa bunda bir iş var demektir. Yalnız öküz kesmek değil, odun kesmek de, ekmek kesmek de kendine göre ince iştir.

Bizler iyi eğitilmediğimiz için insanlık durumlarına kendi kafamıza göre gerçeğe uymayan değişik anlamlar veriyoruz. Bize göre örneğin bilim adamı olmak sonunda ne yapıp yapıp bir profesörlük kapmaktır. Bu iş bu toplumda öylesine abartılmıştır ki ortalık profesörden geçilmez olmuştur. Söylentiye göre on altı bin profesörümüz var. Bendeniz ne zaman dünyaya yukarıdan bakan, dudağının ucunda alaycı bir gülümseme gezdiren, arkasında yastık varmış gibi yürüyen birini görsem enişte profesör galiba derim. Ne bileyim, belki de şairdir. Televizyonda neler neler anlatan bir “bayan” profesörümüzün kolundaki dövmeyi görünce bu profesörlük işinin son derece güzelleştiğini anladım. Bizler iyi eğitilmediğimiz için aşkı evlenmek, cinsel etkinliği bir kadına boşalmak diyebiliriz, o yüzden her erkek kendini bir güzel gülünç ederek öncelikle şeyinin kaç santim oluşuyla ilgilidir. Sevişmeyi bilemeyen insanların dünyasında doğal olarak kadınlar mutsuz ve erkekler şaşkındır. Publilus Syrus der ki: “İnsan çok zaman elde edilmesi gerekmeyen şeyi arzular.”

Geriliğin kanıtlarından biri trafik kazalarının oluş biçimi ve bu kazalarda yitirilen insan sayısının yüksekliğidir. Bu kazaları yapanların büyük bir bölümü ağzına yüzüne bulaştırmış olarak da olsa okumuş etmiş insanlardır. Yüksek öğrenim görmüş pekçok kişi size çok zaman bir şey görmemiş adam izlenimi vermiyor mu? Haber hep aynı gülünçlükte, son derece olağan bir şey gibi verilir: direksiyon hakimiyetini kaybetti. İlginç, demek ki “direksiyon hakimiyeti” diye bir şey var. Onu elden kaçırdığınız zaman şarampole yuvarlanıverirsiniz ya da karşı yönden gelen kamyonun altına giriverirsiniz. Cahil adam kendine çokça güvenir. Önündeki otomobile çok yaklaşmaması gerektiğini, her hız artırışta tehlikeyi de artırmakta olduğunu, başka insanların dikkatine güvenmenin doğru bir şey olmadığını ve buna benzer birçok şeyi gözardı eder. Şeyi uzun olmak kadar iyi şoför olmak da önemlidir bu toplumda. İyi şoför kaza yapmaktan korkan şoför olabilir mi? Olamaz. İyi şoför kendinin ve yakınlarının canı pahasına topuklayan adamdır. Rüzgar hızıyla yanınızdan geçen otomobilin biraz sonra paramparça olduğunu, cesetlerin sağa sola savrulduğunu görünce içiniz cız eder ama yapacak bir şey yoktur. Bir de bakarsınız adam cesedin başında dizlerini dövüyor: “Naciye, kalk anam, ne olur kalk, beni bu dünyada yalnız bırakma…” Ben hep şu soruyu sorarım kendime: trafikte ya da başka bir durumda birinin ölümüne yol açsam yaşayabilir miyim?

Nedense yakınlarımız ve dostlarımız Ali’nin ve benim şoförlüğümüze hiç güvenmezler. Biz de birilerinin şoförlüğüne güvenmeyiz. Bunda bizim iyi şoförlerin neler yaptığını görmemizin payı büyüktür. Şu garip dünyada bir şeyin iyisi olmak özenle ve saygıyla ilgilidir. Eski otomobilimizi yazdan yaza kullanırız. Dikkatliyizdir: doksan kilometre hızı pek geçmeyiz. Yanlış yaptığımızda birbirimizi uyarırız. Yorulduğumuzda yer değiştiririz. Zaman zaman durup dinleniriz. Elin bıçkın şoförünün dört saatte gittiği yere biz yedi saatte gideriz. İki otomobilin arasına zınk diye park edebilir miyiz? Hiç denemedik ama büyük bir olasılıkla edemeyiz. Park yerine burundan girer arka arka çıkarız. Bize güvenmezler, çünkü biz gerçekten iyi şoför değiliz ve iyi şoför olmayı hiç istememişiz. İyi şoför geçmemesi gereken yerde geçen, bir anda öbür yola geçip karşıdan gelen kamyona çarpmamak için hemen bu yola girebilen, ikide bir birilerine söven, bu arada babası da öyle yaparmış gibi cep telefonuyla konuşan ya da yanındaki kadının dizlerini okşayan adamdır.

643770cookie-checkYetersiz insan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.