Yılbaşı hazırlığı*

Yeni yılda bir yerlere gitme planım yokken, günlerdir eski defterlerimi karıştırıyorum, yaşamımdaki bazı ayrıntıların yerini değiştiriyorum, acelem var; çok uzak bir yolculuğa çıkacağım sanki.

Arada aynalara takılıyor gözüm. Yıl boyunca, traş zamanları dışında aynaya bakmadığımı anımsıyorum, yüzüm bana yabancı sanki.

Sokakta gürültü var. Kökünden kesilmiş üç metre, beş metre boyundaki çam ağaçlarını vinçlerle mahalle aralarına, büyük meydanlara yerleştirerek ışıklandırıyorlar. Evleri süslemek için, köşe başlarında, yeni kesilmiş çam fidanları satılıyor. Böylesine doğasever bir ülkede, insanların doğasındaki bu ikileme, bu çifte standarda akıl erdiremiyorum.

Fazla kilolarım nedeniyle artık giyemediğim kazaklarımı, pantolonlarımı, gömleklerimi bir yardım kuruluşuna vermek üzere kenara ayırdım. Yer yokluğundan karton kutulara doldurup balkona koyduğum eski kitaplarımı götürüp şehir kütüphanesine bırakması için bir arkadaşıma telefon ettim. Kendim gitmek istemiyorum. Çünkü, gittiğimde, kütüphanenin içinden çok dışıyla ilgileniyorum. Kütüphanenin camlarla kaplı güney yüzü, sık ağaçlı büyük bir parka bakıyor. Soğukta, akşam saatlerinde sığınacak yer arayan kuşlar, ayırdına varmadan gelip camlara çarparak ölüyorlar. Parkın temizlik görevlileri, her sabah, gagaları kırılmış kuş ölülerini toplayıp çöp bidonlarına atıyorlar. Her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği kütüphaneyi inşa ederken böyle bir ayrıntıyı akıl edememişler.

Kitapları götürecek arkadaşımın zili çalmasıyla kendime geliyorum, kutuları arabaya dek götürmesine yardım ediyorum. Geri döndüğümde, camın kenarındaki, İkinci Dünya Savaşından kalma fotoğraf albümüne takılıyor gözüm. Fotoğraflardaki yaşlılardan çoğu şimdiye ölmüşlerdir. O güleç yüzlü çocuklar, yaşıyorlarsa, şimdi altmış/ yetmiş yaşında olmalılar. Ressam arkadaşım Henrik’e telefon edip, fotoğraf albümünü de ona vermeliyim. Birden, kensi aile albümümde eksilen resimleri anımsıyorum; annem, babam, teyzem, dayılarım…

Yollara kar serpiştiriyor. Yeni yıl hazırlıkları nedeniyle, camlar, vitrinler ışık seli. İnsanlar, alış veriş telaşında.

Bir ambulansın acı sirenleri duyuluyor uzaktan. “Yine birileri intihar etmiştir”, diyorum kötümser bir tahminle. Noel yaklaşırken ve kış aylarında intihar edenlerin sayısı artıyor. İnsanlar, yalnızlıklarını, kimsesizliklerini en çok bu aylarda duyumsuyorlar.

Yeni yıla doğru, ilk kez, bu güne dek yapamadığım bir şeyi yaptım. 20 yıllık adres ve telefon defterlerimi gözden geçirdim. Bir tanesi hariç, ölen, yiten arkadaşlarımın adreslerini, telefon numaralarını defterimden sildim. Bir tek Elif’e kıyamadım. Mektuplarını bir kez daha okuyup ayrı bir yere koydum. Kulağım sürekli telefonda. Yıllar önce bir trafik kazasında yitirdiğimiz Elif, sanki bir gün telefonda bana”alo!” diyecek. Hüzünlü gülümsemesiyle bir yerlerden çıkıp gelecek… Yeni yıl kutlamaları için aldığım zarflardan birine uzanıyor elim. Üzerine, ”Avukat Elif Tuncer/ Türk Hava Kurumu İşhanı/Kat 2/ Adana” diye yazsam, pulunu da yapıştırsam, sanki gidip bulacak Elif’ i…

Nice yıllara!..

[email protected]

*Bu yazı, Cumhuriyet Gazetesi’nin Pazar Yazıları sayfasında da yayımlandı

648010cookie-checkYılbaşı hazırlığı*

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.