Yusuf Nalkesen’i, ÅŸarkıları ile anmak, yaÅŸamak ve yaÅŸatmak

İSMAİL BAYER – “MüziÄŸin Ustaları”, Cemal ReÅŸit Rey Konser Salonu’nda baÅŸlayan bir etkinlik. Öncelikle bir “vefa” örneÄŸi. Ayrıca anarken, onun yaÅŸamı ve eserleri hakkında bilgilendirerek, eserlerini doÄŸru yorumlayan sanatçılarların katılımı ile seslendirilmesini saÄŸlamak, güzel bir giriÅŸim. Devamını dileyelim.
Bu baÅŸlık altında kasım ayında, “Yusuf Nalkesen Besteleri” programı gerçekleÅŸtirildi. Öncesinde ve eserlerini seslendiren sanatçıların sahnede yer almaları sırasında, aralarda belgesel tadında iyi hazırlanmış kısa filmler de sunuldu. Yusuf Nalkesen’in doÄŸumundan son nefesine kadar yaÅŸam öyküsü, çocukluÄŸu, eÄŸitimi, müziÄŸe tutkusu, çalışma yaÅŸamı ve eserlerinin doÄŸuÅŸu, güzel bir anlatımla bilgilendirildi. Åžarkıların adeta doÄŸuÅŸ sürecini de yaÅŸamış olduk.
Şef Onur Nar yönetiminde,14 kişilk saz heyeti, şarkıları seslendiren sanatçılara eşlik etti.
Yugoslavya döneminde, Üsküp’ün İştip kasabasında 1923 de baÅŸlayan ve çocukluÄŸunda Türkiye’ye uzanan bir yolculuk. Ege ve İzmir. İzmir’de sonsuzluÄŸa geçiÅŸi ve bizlere bıraktığı bir çok eser. Radyonun bile belli yerlerde bulunduÄŸu, sınırlı ortamlarda Radyo’dan yayımlanan müzik programlarına ilgisi tutku derecesine ulaşınca, artık yaÅŸamının ayrılmaz bir parçası oluyor. Bir öğretmeni yok. Kendi kendine, dinleyerek bir eski uda kavuÅŸtukdan sonra da öğrenerek, güftelerden bestelere ve seslendirmelere uzanan bır sanat aÅŸkı. Dünyası sevgi çenberi.
Sahnede, zarif bir hanımefendi. Sahneye geliÅŸinden mikrfona yaklaşımına, giysisinden duruÅŸuna, bu müziÄŸin seslendirilmesine yakışan vakur bir duruÅŸ. Seyircilerin alkışlarını, gülümseyen bir selamla karşıladıkdan sonra, Muhayyekürdi makamında bir ÅŸarkı. “Kapın her çalındıkça” diye, ses ve tınılar bir su akışı gibi kulaklarımızdan gönlümüze iÅŸlemeÄŸe baÅŸlıyor. “Saymadım kaç yıl oldu” ve “Nar tanem, bir tanem” diyor. Sevgisini, “canımın ta içisin sen, nasıl severim bir bilsen” diyerek, dört ÅŸarkılık program süresini tamamlayarak sahneden ayrılıyor. Sesinin güzelliÄŸi, makamları icra ederken özen ve ÅŸarkıları yorumlamada abartıya kaçmaden seslendirmesi, iyi bir baÅŸlangıç oldu demekden kendimizi alamıyoruz.
Değerli bir sanatçıyı anıyoruz. Gazinoya eğlenmeye gelmedik. Eller havaya düzenlemesi içinde de değiliz. Şimdilerde TRT de dahi bu tür müzik programları yaygınlaştı. Göstermelik bir kaç programla, günümüzde böylesi icralarla müziğin tadına ancak varıyoruz.
MüziÄŸe ÅŸarkılara ayırdığı zamanının, sınırlı radyo dinlemeleri ile ıyıce artmaÄŸa baÅŸladığı sürede, bir de okulu bırakması olayı var. Ancak evden gelen sert eleÅŸtiriler ve okuması gerekliliÄŸi, sonrası adeta koÅŸar gibi bir eÄŸitim süreci baÅŸlıyor. Balıkesir’de, Necatibey Erkek Muaallim Mektebin’e baÅŸarılı ilkokul ortaokul yaÅŸamından sonra, sınavsız alınması bunun sonucu oluyor.
Öğretmen, ama müzik hep yaşamını dolduruyor. Nereye giderse. ilk görev yeri Ağrı, sonra askerliği ve yeniden İzmir. Evliliği ve bir kızı oluyor. Yaşamında önemli bir yer tutan, ilk kızının doğumu ve sonrası. İzmir Radyosu saz sanatçısı sınavını kazanıyor. Öğretmenlik ve radyoda saz sanatçısı sürecini birlikte yürütüyor.
Bekir Ünlüataer geldi ÅŸimdi sahneye. “İnan inan ki” diyerek, onun sevgisini bize aktarıyor. Güçlü sesi ile ÅŸarkıyı, yaÅŸayarak ve yaÅŸatarak seslendirip, bizi yirminci yüzyılın ortalarından bu güne taşıyor. YaÅŸamaya devam eden bu ÅŸarkı, yaÅŸamımıza yeniden katılıyor. “O gidiÅŸin varya o geliÅŸin varya” diye devam ediyor sonra. Bir klarnet giriyor araya geçiÅŸ için. Sonra ÅŸarkılar devam ediyor. “Madem küstün dargındın, neden geldin aÄŸladın” diye sorguluyor. Sitemsiz sevgi gülümselemeleri göndererek diye düşünüyorsunuz.
Bekir Ünlüataer son ÅŸarkı olarak, “Dargın ayrılmayalım” diyor. Seyirciler biraz yerlerinden ÅŸarkılara eÅŸlik etmeye baÅŸlıyorlar. Adeta bir dalgalanmada yaÅŸanıyor seyirciler arasında. Åžarkılar, onları da bu yolculuÄŸa ve anılara katmaya baÅŸladı iyice. Bekir Ünlüataer’in, bazı televizyon programlarında görülmesinden farklı, sahne kıyafeti, seslendimesi, arada bir kaç anısını aktararak, tanıyamamış olmanın eksikliÄŸini belirtmesi, farklı bir program içinde böyle izlemek bir baÅŸka güzellik.
Yusuf Nalkesen’in yaÅŸamına dönüyoruz yeniden. Orhan Seyfi Orhan’ın, “Veda Busesi” güftesini besteledikten sonra, birden gelen ün. Basılan plak sayısı, sadece Türkiye’de deÄŸil dünya da bir rekor. Yarım asrı aÅŸan bir süredir, ne çok sanatçı seslendirdi bu eseri. “Veda Busesi” adeta dün gündeme gelmiÅŸ gibi, hala sevilerek dinleniyor. YaÅŸamımızda hep yer almış olan bir ÅŸarkı.
Hem öğretmenlik, hem radyoda saz sanatçılığı devam ederken, bu şöhreti kıskanamayanlar da var tabi. Öğretmen olarak görevli olması da ayrı konu. Bir çok haksızlığa karşı suskun kalıyor. Ancak öğretmenlikten emekli olunca daha bir özgür eleÅŸtrilerini sıralamaya baÅŸlıyor. Ve sonuç, İzmir Radyosu’ndaki saz sanatçılığı görevine son veriliyor. 1973 de onun için üzücü bir olay bu. Dava sonucu tazminatını alsa da, bir daha İzmir Radyosuna dönmüyor. BulunduÄŸu yer olan Fuar alanına bile gitmiyor. “Düşme gör”, bu dönemde yalnızlığın dile getiriliÅŸi gibi adeta.
Sahneye üçüncü sanatçı olarak, Dilek Türkan geliyor. “Sormamışsın hiç kimseden” ilk ÅŸarkısı. Ardından, “Bülbülün çilesi” geliyor. Dilek Türkan’ın sesinin bir deÄŸiÅŸik rengi var. Åžarkıları da güzel okuyor. Sahnede ÅŸarkılarını söylerken, bu tür konselerde seyircileride, söylemeye, tekrarlatmaya yönelmenin bence hiç bir gereÄŸi yok. Ancak, gazino kültürü, açık hava konserler ve bazı televizyon programlarında bu tür bir yaklaşım, adeta yereÅŸmeÄŸe baÅŸladı. Kanımızca hiç gereÄŸi yok. Biz oraya ÅŸarkıları makamlarına ve sözlerine uygun dinlemeÄŸe geliyoruz. EÅŸlik etmek ya da eller havaya eÄŸlenmek için deÄŸil. Bu konuya özen gösterilse, ÅŸarkılarla yolculuÄŸumuz daha bir anlam kazanacak düşüncesindeyim..
Yusuf Nalkesen’in yaÅŸamında ilk kızının önemli bir yer var. Ve bu kızını, 34 yaşında kaybedince derin bir hüzün içinde buluyoruz kendisini. Bu ÅŸarkılarının sözlerine ve bestelerine de yansıyor doÄŸal olarak. Bir süre sonra kendini tasavvufa veriyor. Sufi eserlere doÄŸru yöneldiÄŸini görüyoruz.
Devlet Sanatçısı ünvanını da alan sanatçının, 1000 civarında güftesi, 700 de bestesi bulunuyor.  2013 de uzun yolculuÄŸuna baÅŸlıyor ve kızının yanına gömülmek istiyor. İzmir’de ÅŸimdi kızının yanında, ancak o ve ÅŸarkıları bizim hep gönlümüzde.
Sahneye son sanatçı olarak, Zekai Tunca geliyor. “Benim kadar suçlusun” diyor önce. “Çileli doÄŸmuÅŸum ezelden” gibi ÅŸarkılarını seslendirirken, seyircilerle sıcak bir iletiÅŸim saÄŸlanmış oluyor. Åžarkılarının arasında, anılarına da kısa kısa yer veriyor. SaÄŸlığında tanışamadığını eksikliÄŸini aktarıyor. Bir bestesini kendisine gönderip, onun söylemesini istediÄŸini ve okuduÄŸunu aktarıyor.
İki saate yakın ara verilmeden süren program son derec güzel hazırlanmış. Zamanın nası geçtiğini anlayamadık adeta. Bu tür anma programlarının devamı dileğimizi yineliyoruz.
Sanatçıları anma ile onların yaÅŸamlarını aktararak proramın sunulması, ayrıca eÄŸitici ve bilgilendirici oluyor. Yusuf Nalkesen’in ÅŸarkılarını dinlerken, onun yaÅŸadığı ve yaÅŸatmak istediÄŸi yolculuÄŸa, daha çabuk baÅŸlıyoruz.  Böylece, ÅŸarkılarda daha anlam bularak, tınılar kulaklarımızdan içimize iÅŸlemeyi sürdürüyor.
Bu programı izlerken, bir eksikliği hissettiğimide belirtmeden geçmek istemiyorum. Yusuf Nalkesen bestelerini en ıyı yorumlayan sanatçılar arasında önemli bir yeri olan Çiğdem Gürdal, bu programda bazı şarkıların seslendirilmesinde sahnede yer almalıydı.
Åžimdi bu yazıyı tamamlarken, bu eksikliÄŸi bir ölçüde gidermeÄŸe çalışıyorum. Ve ÇiÄŸdem Gürdal’ın “Yusuf Nalkesen Åžarkıları” CD’sinde yer alan 11 ÅŸarkıyı dinleyerek, noktayı koymak içinde sözü Yusuf Nalkesen’e bırakıyorum.
Hüzzam makamındaki bir kasidesinden aldığımız sözleri
“Ne diledik, ne istedik,
 Bu aleme nasıl geldik?
 Tertemizken bin günahla
 Cümlemiz burada kirlendik!”
___________________
 İsmail Bayer.  19 Kasım 2016. Ankara.   ismail.bayer1@yahoo.com

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

twenty − sixteen =