Özal’ın ölümü Zeybek’in açıklamaları

Tatil günü olmasına karşın, kurumdaki mesai odamızda ertesi güne yetişmesi gereken işlerle ilgili çalışma yapıyoruz. Bir yandan da küçük el radyomuzdan hafif müzik dinliyoruz. Yanlış anımsamıyorsak öğlen saatleriydi.


Radyoda bir anons:
“Sayın dinleyiciler, 7. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal, bu sabah geçirmiş olduğu bir kalp krizi sonucu vefat etmiştir…” Müzik yayını kesilerek yapılan anons birkaç kelime eksiği ile böyleydi…


Şaşırdık!.. Özal bir kalp ameliyatı geçirmişti ama bildiğimiz kadarıyla sağlıklıydı. Kalp krizi geçirecek denli bir rahatsızlık içerisinde olacağını akılımıza getirmiyorduk. Sağlığını koruma açısından neredeyse sınırsız olanaklar içerisinde olduğunu düşündüğümüz ve Cumhurbaşkanlığı gibi makamda bulunan bir devlet büyüğünün; sokaktaki sade bir vatandaş gibi ani bir kalp krizi ile ölmesini doğrusu çok da normal bulmadık.


Haberi duyduğumuz ilk dakikalarda, önce bunlar aklımızdan geçmişti…
Hastane yetkililerinin ayni gün ve süreç içerisinde, ölümle ilgili yaptıkları resmi açıklamaların, Özal’ın vefatının kalp krizinden ileri geldiği şeklinde olması, bizi “durum demek ki öyle imiş” düşüncesine götürdü.


Pazar akşamı Habertürk’ ün “Basın kulübü” programında izlediğimiz eski genel kurmay başkanlarından Doğan Güreş Paşa;
Özal’ın zehirlendiği iddiası konusunda ne düşündüğü şeklinde kendisine yönelik sorulan bir soruya; ölümün normal kalp krizinden ileri gelmiş olabileceğini belirtti.


Güreş Paşa,  vefatından birkaç gün önce, Orta Asya gezisinin dönüşünde, genelkurmay başkanı olarak protokol gereği kendisini hava alanında karşılamaya gittiğinde; Özal’ın yüzünün, bembeyaz (sağlıksız) olduğunun altını çizdi. Güreş Paşa’ya göre; Turgut Özal zehirlenmeden ötürü değil, normal kalp krizi sonucu yaşama veda etmişti..


Eşi Semra Özal’ın, kocasının eğer ölmemiş (ona göre zehirlenip öldürülmemiş) olsaydı, çok kısa süre içerisinde Türkiye’nin, Türk dünyası devletleriyle bütünleşmesi yönünde tarihi bir karar açıklayacaktı şeklinde ki iddiası yeniden taze gündem konusu olunca;
Türkiye’nin Türk dünyası devletleriyle bütünleşmesi konusunda önemli bir açıklama yapan Kültür Eski Bakanlarından B.B.P Genel Başkan Başdanışmanı Namık Kemal Zeybek’ten söz etmeden geçemezdik…


Geçtiğimiz Cumartesi günü akşamı televizyonda (Kocaeli TV’de) iki saat süreyle “Serbest Kürsü” programımızda canlı yayın konuğumuz olan Sayın Zeybek, konuya dair “tarihi” sayılabilecek açıklamada bulundu.


Namık Kemal Zeybek, pek çok kişinin yakından bildiği üzere, önemli bir misyonun sahibi. “Türklük”,“Turancılık” (Türklerin tek vatanda ve tek bayrak altında birleştirilmesini amaçlayan akım) konusunda, ciddi düşünceleri ve çalışmaları olan bir siyaset ve bilim adamı. Özellikle milliyetçilik konusunda ödünsüz bir dava adamı olduğunu herkes biliyor…


Televizyon programı sırasında yapmış olduğu kimi açıklamalar son derece kayda değerdi.
“Eğer biz (BBP) iktidara gelirsek ilk iş olarak Türk dünyasının önde gelen bağımsız ülkelerini tek çatı altında birleştireceğiz. Önce Azerbaycan’la birleşeceğiz, daha sonra da Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birleşip tek devlet olacağız…”


Kendisine şu soruyu yönelttik:
“Peki bu ülkeler birleşmeyi kabul edecekler mi?”
“Onlar dünden razı” dedi.


Namık Kemal Zeybek’in, Yeni Avrasya Yayınları’ndan 2005 yılında çıkmış olan “Türk’üm” adlı kitabının 25 ve 26. sayfalarına göz attığımızda
“Türkistan’ım Turan’ım” başlıklı yazının son satırlarında Sayın Zeybek, şöyle söylüyor:


“Bir zamanlar inananların gönlünde nazlı bir hayal olan Turan, bugün gerçekleşmesi için çalışılması gereken bir hedeftir. Yedi bağımsız devletimizle en yüksek boyutlarda işbirliği… İşte bugünün Turan’ı..”


Kimilerine göre bu düşünce ve yaklaşım tehlikelidir, olacak şey değildir, ayrımcılıktır vs… Kimilerine göre de, alkışlanacak ve olması gereken bir olgudur. Milliyetçiliği kafatasçılık gibi yorumlayanların “gerçek amaçlarının” ne olduğuna bakmak gerek!


Biz konuyu, ülkücülük vs gibi siyasi parti ideoloji ve yandaşlığına dayandırarak ortaya atıp savunmuyoruz. Hiçbir siyasi parti ile sıkı bir bağımız yok. Sadece seçimden seçime sandık başında vatandaşlık görevimizi yapıyoruz. Ancak şu artık açıkça ve tartışmasız olarak bilinmelidir ki; ne ABD’den ne AB’den ne de başka ülkelerden ülkemize fayda yoktur. Bilinen dış güçlerin tek emelleri ve hedefleri; Türkiye’ye dost görünerek, ülkemizi bölüp parçalamak ve sonunda tümüyle yok etmektir. Yani tam Akababalık zihniyet ve plânı içeriesindeler!


“Milliyetçilik” , “Türklük” ayrımcılıktır diye tavır koyanlar ve milliyetçilik konusunu; Hitler ve Musolini faşizmi ile eş tutma çabasında olanlar, bize göre farklı amaçlar peşindedirler! Türk milliyetçiliğinde, Türk olmayan ya da kendisini Türk hissetmeyenlere karşı; “Sen neden böylesin?” diyerek gırtlağına basmak, ortalığı kan gölüne çevirmek diye bir şey yok. Tam aksine sadece “Sen niçin Türk olmayı ve Türklüğü savunuyorsun diye bizlere saldıranların “faşist tavırlı” düşünce ve eylemlerine karşı savunmanın refleksi mevcuttur!


Turgut Özal’ın, eşinin iddia ettiği gibi Türk dünyasını birleştirme gibi bir hedefi ve somuta dönüşmüş icraatı var mıydı bilmiyoruz. Ancak, Namık Kemal Zeybek ve tabi ki partisi BBP nin; Türk dünyasını bir çatı altında birleştirmek, var güçleri ile “Türk’lüğü” ve “Türk Milliyetçiliğini” sonuna değin savunma düşüncelerinin olduğu yadsınmaz bir gerçek!


Bu da onların;
Ulu önder Atatürk’ün manevi liderliğinde;  ay yıldızlı bayrağımızın birleştiriciliği altında, etnik kökenlerine bakılmaksızın; tek ses, tek vatan ve tek millet olma koşullu temele dayandığı sürece; analarının ak sütü gibi haklarıdır…


[email protected]

697840cookie-checkÖzal’ın ölümü Zeybek’in açıklamaları

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.