İç özgürlük

Stefan Zweig “gururdan arınık bir iç özgürlük”den sözeder. Bendeniz özgürlükten zaten yazarın o iç özgürlük dediği şeyi anlarım. Dış özgürlük diye bir şey var mıdır? Ben bu dış özgürlüğe özgürlük demem de özerklik derim. Özgürlük diye bağıran kalabalıklarda tek tek insanlara yakından bakın, çoğunun yüzünde özgür olmanın erincini bulamazsınız. Balıklar, kuşlar, sürüngenler ve öbürleri doğal özgürlüklerini, özgürlük olmayan özgürlüklerini yaşarlar. Onların seçmeler yapması, kiminin şu yöne doğru yürürken kiminin öbür yöne doğru yürümesi raslantıya benzer bir şeyi düşündürür bize. Raslantı diye bir şeyin olması da özgürlüğe geçiş yerinin maymunun bitip insanın başladığı çizgiden çok önce olması gerektiğini düşündürüyor. İnsan özgür olan değil de özgür olabilen bir varlıktır, ancak onun özgürlüğü de doğal koşulları temel alan bir özgürlüktür. Özgürlükten başıboşluğu, kuralsızlığı ve ilkesizliği değil gereklere sıkı sıkıya bağlı olmayı anlamalıyız. İşine seve seve giden adam mı işinden hastalandım yalanıyla kaytarmaya kalkan adam mı özgürdür?
Özgürlük bir yapabilme gücüdür, bu güç insanın doğallığıyla sınırlanmış olmakla birlikte insanın doğallığına kapatılmış değildir. Doğanın görünmez ve sıkı denetimi her zaman vardır, gerçek insan ya da özgür insan gene de kendini ayrı bir ben ama toplumsal bir ben olarak varetmeye çalışır. Doğal sınırlarını aşa aşa doğanın üstünde bir ikinci doğa oluşturmuştur insan. İnsanı ne başlıbaşına özgür bir varlık olarak görmek isteyenleri ne de doğaya sıkı sıkıya bağımlı bir varlık olarak görmek isteyenleri haklı bulabiliriz. Bilinç yetkinleştikçe insanın insan olarak yapabilme gücü artar, bu yüzden bilgililikle değil ama bilinçlilikle sıkı bir bağı vardır özgürlüğün. Özgür olmak yalnızca şimdiyle değil toplumsallığın koşullarında gelecekle de ilgilidir. Babasına kızıp evden kaçan çocuk özgürlük adını verdiği özerkliğin peşine düşmüştür. Evdeki gerçeklerden azçok başka da olsa benzer bir gerçekliğin içine düştüğü an yanlış yaptığını anlar. “Özerkiğin koşulları özgürlüğün koşullarına sıkı sıkıya bağlıdır” gerçeğine eremese de en azından özgürlük diye adlandırdığı şeye ulaşmanın öyle bir çırpıda ya da bir atışta elde edilemeyecek bir şey olduğunu anlar.

Özgürlüğün bilinçlilikle belirgin olduğunu yalnız bilinçli insanlar bilirler ya da sezerler. Özgürlük ahlakın temelindeki güçtür, onaylama gücü olduğu kadar hayır diyebilme gücüdür. Bu yüzden Stefan Zweig’ın “gururdan arınık bir iç özgürlük” sözünde bir tutarsızlık görmemek olası değildir. “İç özgürlük” sözü özgürlüğü özerklikten ayırmak için söylenmiş olabilir. Ne var ki gerçek özgürlüğün yani gerçek anlamda bilinçli olma koşullarının ahlaki bir bütünlüğü kendiliğinden getirdiğini, o durumda gururlu bir blinçliliğin zaten sözkonusu olamayacağını bilmek gerekirdi. Bütün gerçek filozoflar hem son derece ahlaklı hem de son derece alçakgönüllü kimselerdir. Bu işi filozoflukla sınırlamanın doğru olmayacağını da biliyorum. Bütün bilge kişiler, bütün gerçek bilim adamları, gerçek filozoflar ve gerçek sanatçılar bir iç tutarlılığın ürünü olan sağlam birer kendi olma ustasıdırlar. Onların para karşılığında, ün ve unvan karşılığında, zengin olma umutları karşılığında onurlarını pazara götürüp satabileceklerini düşünebilir misiniz?

Aradığımız, neredeyse bulabilmek için yollara düşmeye hazır olduğumuz, uğrunda anamızla babamızla çekiştiğimiz, yönetenlere lanetler yağdırdığımız özgürlük burada yanıbaşımızdadır daha doğrusu içimizdedir, onu elde etmek için kolumuzu uzatmamız bile gerekmez. Aman, bu ne kadar kolay bir şeymiş, biz de onu ta nerelerde arıyorduk gibi bir kolaylığa düşersek aldanırız. Özgür olmak kolay iş değildir, bilgililikle olmasa da bilinçlilikle ilgilidir. Kendine söz geçirebilmekle ilgilidir, insanı tanımak adına gecesini gündüzüne katabilmekle ilgilidir, kendini başkasına ya da başkalarına adayabilmekle ilgilidir, geri durmayı bilmekle ilgilidir, istememeyi bilmekle ilgilidir, yetinmeyi bilmekle ilgilidir, kendini bir kişilik görebilmekle ilgilidir. Böyle bir şeyi hiçbirimiz yata yata elde edemeyiz. Dedikleri gibi, yalnız gecelerinizi değil bütün ömrünü vereceksiniz özgürlüğe. Siz değişecek ya da dönüşeceksiniz ki insanlık da değişebilsin ya da dönüşebilsin. Oysa insanlar birazcık bir bilinçle yetinmeyi, buna karşılık toplumda pırıltılı yerlere çıkmayı, çok önemli makamlara yükselmeyi, paraya boğulmayı, insanları kolayca ezebilmek için çeşitli biçimlerde güç biriktirmeyi ve o yoksul ve yoksun bilinçleriyle “gururluyum” diye diye dolaşmayı yeğ tutuyorlar. İnsan yapabilecekken yapmayan olmanın utancını hiç mi hiç yaşamadan gününü gün etmeye bakıyor. Günü gelince bir dostunu bile birtakım çirkinlikler adına üzebilecek kadar küçülüyor. “Gururdan arınık bir iç özgürlük”e ulaşmanın yollarını düşünmüyor.

641600cookie-checkİç özgürlük

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.